1 Temmuz 2017 Cumartesi
Dil Felsefesine Giriş - Atakan Altınörs
Bu kitapta öncelikle, dili nesne edinen diğer bilgi dallarının çeşitliliği içinde dil felsefesinin kendine özgü sorunları ve bu sorunlar için felsefe tarihi boyunca filozoflar tarafından önerilmiş çözümler tanıtılmaktadır. Birinci bölümde dil felsefesinin ana konuları ve onları nesneleştirme tarzının dil ile ilgili diğer bilgi dallarından farkı; ikinci bölümde dil felsefesinin temel problemi olan "anlam" sorununa ilişkin çözüm önerileri; üçüncü bölümdeyse Antik Çağ'dan yirminci yüzyıla kadar geçen dönemdeki çeşitli filozofların dil anlayışları arasından seçilmiş örnekler yer almaktadır.
Caner Taslaman
Caner Taslaman, ilk, orta ve lise eğitimini doğduğu şehir olan İstanbul'da bitirdi. Kimya mühendisi bir annenin ve doktor bir babanın oğlu olarak küçük yaşlardan itibaren doğa bilimleri ile ilgilendi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde üniversite eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi sırasında antropoloji, din sosyolojisi, bilgi sosyolojisi gibi alanlarla ilgilendi.
Marmara Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri bölümünde, Big Bang Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle yüksek lisans, Evrim Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle doktora derecesini kazandı.
Daha sonra ise Kuantum Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yazdığı kitapla doçent oldu, yine bilim-felsefe-din üçgenindeki çalışmalarıyla profesörlük derecesini de aldı. Ayrıca "Küreselleşme Sürecinde Türkiye'deki İslam" çalışmasıyla ikinci doktorasını İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakultesi'nde tamamladı.
İlk olarak Tokyo Üniversitesi'nde daha sonra Oxford Üniversitesi'nde post doktora çalışmaları yaptı. Harvard Üniversitesi'nde ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir akademisyen olarak bulundu. Son dönemdeki çalışmalarında ve yurtdışında bulunduğu üniversitelerde en çok odaklandığı konu modern bilim-felsefe-din ilişkisi olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde profesör öğretim üyesidir.
Bilim-Felsefe-Din İlişkisi, Küreselleşme ve İslam, Kuran ve Bilim, Din Felsefesi, Bilim Felsefesi, Fizik Felsefesi ve Biyoloji Felsefesi en çok ilgilendiği alanlardır.
Türkçe, İngilizce ve Boşnakça olarak yayımlanmış kita?ları ve makaleleri bulunan Taslaman, şu anda 'modern bilim, felsefe ve din ilişkisi' ile 'küreselleşme ve İslam' konuları üzerinde çalışmalarda bulunmakta ve özellikle "Küreselleşme ve İslam", "hurafeler ve din", "Kuran ve bilim", "Türk halkının din algısı", "modern fiziğin felsefi ve teolojik sonuçları", "din felsefesi", "bilim felsefesi", "biyoloji felsefesi" ile özellikle ilgilenmektedir. Çeşitli televizyon ve radyo programlarında, din ve bilim tartışmaları üzerine görüş bildirmektedir.
Marmara Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri bölümünde, Big Bang Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle yüksek lisans, Evrim Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle doktora derecesini kazandı.
Daha sonra ise Kuantum Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yazdığı kitapla doçent oldu, yine bilim-felsefe-din üçgenindeki çalışmalarıyla profesörlük derecesini de aldı. Ayrıca "Küreselleşme Sürecinde Türkiye'deki İslam" çalışmasıyla ikinci doktorasını İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakultesi'nde tamamladı.
İlk olarak Tokyo Üniversitesi'nde daha sonra Oxford Üniversitesi'nde post doktora çalışmaları yaptı. Harvard Üniversitesi'nde ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir akademisyen olarak bulundu. Son dönemdeki çalışmalarında ve yurtdışında bulunduğu üniversitelerde en çok odaklandığı konu modern bilim-felsefe-din ilişkisi olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde profesör öğretim üyesidir.
Bilim-Felsefe-Din İlişkisi, Küreselleşme ve İslam, Kuran ve Bilim, Din Felsefesi, Bilim Felsefesi, Fizik Felsefesi ve Biyoloji Felsefesi en çok ilgilendiği alanlardır.
Türkçe, İngilizce ve Boşnakça olarak yayımlanmış kita?ları ve makaleleri bulunan Taslaman, şu anda 'modern bilim, felsefe ve din ilişkisi' ile 'küreselleşme ve İslam' konuları üzerinde çalışmalarda bulunmakta ve özellikle "Küreselleşme ve İslam", "hurafeler ve din", "Kuran ve bilim", "Türk halkının din algısı", "modern fiziğin felsefi ve teolojik sonuçları", "din felsefesi", "bilim felsefesi", "biyoloji felsefesi" ile özellikle ilgilenmektedir. Çeşitli televizyon ve radyo programlarında, din ve bilim tartışmaları üzerine görüş bildirmektedir.
Ateizmi Anlamak - Aydın Türk
Toplumsal muhalafet denilince aklımıza gelen politik gruplar genelde sol cenahın çeşitli ideolojileri (Marksizm, Leninizm, Liberterizm vs) ile yeni sosyal hareketleridir (feminizm, GLBT hareketi, hayvan özgürlük hareketi vs).
Bu politikaları savunup, gündelik ya da siyasi mesaisinin çoğunu bu mücadelelere adamış bir çok aktivistin ve eylemcinin aklına, ateizmi yukarıdaki sosyal hareketler listesine eklemek gelmez. Kimi, yavan bir şekilde, ekseri yanlış okunan, Marks'ın o ünlü sözünü anımsatır, kimi de 'gönül meselelerinin' güncel ve kuramsal siyasete girmemesi gerektiğini düşünür.
Dahası, tüm bu siyasi tartışmaların ötesinde, ateizm bir düşünce ve felsefe olarak ele alınmaz birçok siyasi çevrede.Bu eser, Türkiye düşünce dünyasında bir ilk. Ünlü bir kaç yabancı yazarın çevirisiyle İslam'daki çelişkileri sıralayan bir kaç eseri saymazsak, dinlerden bağımsız ve dinlerin ötesinde, ateizmin bir düşünce olarak anlatıldığı ve savunulduğu ilk kitap, bu.
Biz, Propaganda Yayınları olarak, uzunca süredir yazarın elinde bekleyen bu kitabı okurla buluşturabildiğimiz için mutluyuz. Umuyoruz ki bu kitapla birlikte ateist düşüncenin derinlikleri daha kolaylıkla görülecek, dinsiz yaşamın kuramsal, politik ve gündelik hayattaki yansımaları daha da berraklaşacaktır.
Bu politikaları savunup, gündelik ya da siyasi mesaisinin çoğunu bu mücadelelere adamış bir çok aktivistin ve eylemcinin aklına, ateizmi yukarıdaki sosyal hareketler listesine eklemek gelmez. Kimi, yavan bir şekilde, ekseri yanlış okunan, Marks'ın o ünlü sözünü anımsatır, kimi de 'gönül meselelerinin' güncel ve kuramsal siyasete girmemesi gerektiğini düşünür.
Dahası, tüm bu siyasi tartışmaların ötesinde, ateizm bir düşünce ve felsefe olarak ele alınmaz birçok siyasi çevrede.Bu eser, Türkiye düşünce dünyasında bir ilk. Ünlü bir kaç yabancı yazarın çevirisiyle İslam'daki çelişkileri sıralayan bir kaç eseri saymazsak, dinlerden bağımsız ve dinlerin ötesinde, ateizmin bir düşünce olarak anlatıldığı ve savunulduğu ilk kitap, bu.
Biz, Propaganda Yayınları olarak, uzunca süredir yazarın elinde bekleyen bu kitabı okurla buluşturabildiğimiz için mutluyuz. Umuyoruz ki bu kitapla birlikte ateist düşüncenin derinlikleri daha kolaylıkla görülecek, dinsiz yaşamın kuramsal, politik ve gündelik hayattaki yansımaları daha da berraklaşacaktır.
Rüzgarda Yapraklar - Adonis
Adonis Rüzgarda Yapraklar, yazarının asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan Adonis Arap şiirinin büyük ustalarındandır. Kitabın ilk basımı 1998 yılında yapılmıştır. Çevirisi Metin Fındıkçı tarafından yapılmıştır. Güzel bir şiir kitabıdır tavsiye ederiz.
İçindekiler:
ÖLÜM ŞİİRLERİ
TOPRAĞIN SÖYLEDİĞİ
GÜNEŞ
ÖLÜM
GİZ
İKİ ÖLÜM ŞARKISI
BENİM VE GÖZLERİMİN ARASINDA
AŞK ARASINDA
SON DEDİKLERİ NEREDE
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
MEZAMİR
NAĞME
TEKRARLANAN YALNIZLIK
İKİNCİ TOPRAK
TANINDI
GİDEN
SUSKUNLUKTAN SONRA
YARATTIĞIM TOPRAK
TANIKLIK (Düş)
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
BOŞLUK
DEVRİMCİ
GÖNDERİLEN KÜL
MEZAMİR
1-RÜYA
2- GARİP ŞARKI
3- YAŞAYAN KÜL
4- GÖNDERİLEN GÜZEL SÖZÜN
İLK TANIK
İKİNCİ TANIKLIK
ÜÇÜNCÜ TANIKLIK
DÖRDÜNCÜ TANIKLIK
TUHAF KASİDE
SON GÖKYÜZÜ
ELLERİMDE UYUR
GÖZLERİNDE TAŞIR
KAYIP
TAŞ
SÜRÇEN
TEK GÖZLÜ
GÜNAHLAR SARDI
ÇOCUKLUĞUM
KİMLİK ,
BENİM GİZİM
BİZİ BIRAKANI GÖRDÜM
HAFTANIN YEDİNCİ GÜNÜ
RÜYA
CESARETİN GÖZYAŞI
BANA SINIR YOK
YALNIZ TOPRAK
SİZE SÖYLEDİM
AVUCUNDA GÖRÜYORSUN
GÜNLER
BÜYÜLÜ TOPRAK
SU İPİMİ KOPARDI
KAPI
SEN KİMSİN?
YENİ AĞIT
ÖLÜSÜ OLMAYAN AĞIT
SÖYLENCEDEKİ AĞITIN ÖMRÜ
EBU NEVVAS’IN AĞITI
HALİÇ’İN AĞITI
MÜJDENİN AĞITI
AĞIT
GECE VE GÜNDÜZ BÖLGESİNDEKİ TAHAVVÜLLER VE HİCRET KİTABI 1970-1971
GECE VE GÜNDÜZÜN AĞAÇLARI
GÜNEŞİN AĞACI
İŞARETLER ARZUNUN AĞAÇLARI
ATEŞİN AĞAÇLARI
SABAHIN AĞAÇLARI
KAYBOLAN BÜYÜ
SARKAN AĞAÇLARIN DALLARI
ÜZÜNTÜ AĞAÇLARI
ATMACA
ATMACANIN GÜNLERİ
ATMACA BAŞKA BİR YERE YÖNELİR
1- GÖZYAŞI MEVSİMİ
2-MERDİVENLERİ AYRILAN ÖLÜM BURÇLARI
3- FOTOĞRAFI YIRTILAN GEÇMİŞ
İçindekiler:
ÖLÜM ŞİİRLERİ
TOPRAĞIN SÖYLEDİĞİ
GÜNEŞ
ÖLÜM
GİZ
İKİ ÖLÜM ŞARKISI
BENİM VE GÖZLERİMİN ARASINDA
AŞK ARASINDA
SON DEDİKLERİ NEREDE
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
MEZAMİR
NAĞME
TEKRARLANAN YALNIZLIK
İKİNCİ TOPRAK
TANINDI
GİDEN
SUSKUNLUKTAN SONRA
YARATTIĞIM TOPRAK
TANIKLIK (Düş)
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
BOŞLUK
DEVRİMCİ
GÖNDERİLEN KÜL
MEZAMİR
1-RÜYA
2- GARİP ŞARKI
3- YAŞAYAN KÜL
4- GÖNDERİLEN GÜZEL SÖZÜN
İLK TANIK
İKİNCİ TANIKLIK
ÜÇÜNCÜ TANIKLIK
DÖRDÜNCÜ TANIKLIK
TUHAF KASİDE
SON GÖKYÜZÜ
ELLERİMDE UYUR
GÖZLERİNDE TAŞIR
KAYIP
TAŞ
SÜRÇEN
TEK GÖZLÜ
GÜNAHLAR SARDI
ÇOCUKLUĞUM
KİMLİK ,
BENİM GİZİM
BİZİ BIRAKANI GÖRDÜM
HAFTANIN YEDİNCİ GÜNÜ
RÜYA
CESARETİN GÖZYAŞI
BANA SINIR YOK
YALNIZ TOPRAK
SİZE SÖYLEDİM
AVUCUNDA GÖRÜYORSUN
GÜNLER
BÜYÜLÜ TOPRAK
SU İPİMİ KOPARDI
KAPI
SEN KİMSİN?
YENİ AĞIT
ÖLÜSÜ OLMAYAN AĞIT
SÖYLENCEDEKİ AĞITIN ÖMRÜ
EBU NEVVAS’IN AĞITI
HALİÇ’İN AĞITI
MÜJDENİN AĞITI
AĞIT
GECE VE GÜNDÜZ BÖLGESİNDEKİ TAHAVVÜLLER VE HİCRET KİTABI 1970-1971
GECE VE GÜNDÜZÜN AĞAÇLARI
GÜNEŞİN AĞACI
İŞARETLER ARZUNUN AĞAÇLARI
ATEŞİN AĞAÇLARI
SABAHIN AĞAÇLARI
KAYBOLAN BÜYÜ
SARKAN AĞAÇLARIN DALLARI
ÜZÜNTÜ AĞAÇLARI
ATMACA
ATMACANIN GÜNLERİ
ATMACA BAŞKA BİR YERE YÖNELİR
1- GÖZYAŞI MEVSİMİ
2-MERDİVENLERİ AYRILAN ÖLÜM BURÇLARI
3- FOTOĞRAFI YIRTILAN GEÇMİŞ
Ölü Ruhlar - Abbas Maroufi
2007 yılında İngiltere'de en iyi yüz kitap arasına giren "Ölü Ruhlar", insanın yalnızlık duygusunun altında yatanları oldukça sert bir şekilde bize gösteriyor. İran'da bembeyaz karlar altında bir şehir... Sert bir iklimin, çetin doğasında, buz tutmuş öfkelerine hapsolmuş, yalnızlıklarında kaybolmuş, kendi kendini tüketen bir aile... Ve bu aileyi oluşturan bireylerin, okuyanların yüreğini titreten buruk hikâyeleri. Ödüllü İranlı yazar Abbas Maroufi, okurlarına büyülü bir senfoninin eşliğinde her karesini gözlerinizde canlandırabileceğiniz görsel bir anlatımla tam bir edebiyat şöleni yaşatıyor. Evet, itiraf etmeliyiz ki "Ölü Ruhlar" bir şaheserdir.
Bülent Şener
Dr. Bülent Şener
3 Ocak 1976 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Temmuz 2000’de Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden üçüncülükle mezun oldu. Yüksek lisans öğrenimini Eylül 2000-Mayıs 2005 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda tamamlayarak, “Soğuk Savaş Sonrası Değişen Güvenlik Kavramı ve ABD-AB Ekseninde Farklılaşan Güvenlik Algılamaları” başlıklı yüksek lisans teziyle “Uluslararası İlişkiler Uzmanı” ünvanını aldı.Doktora öğrenimini Nisan 2006-Kasım 2011 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda (Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde) tamamlayarak, “Türk Dış Politikasında Güç Kullanma Seçeneği” başlıklı doktora teziyle “Doktor” ünvanını aldı. Şubat 2012’den bu yana, Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır.
Türk Dış Politikası, Terörizm ve Güvenlik konularında çalışmalarını yürütmektedir.
Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bülent Kısa
Yazar: Bülent Kısa
Kitap: Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm
Basım Yılı: 2003
Tür:Makale
Format: .PDF
Dil: Türkçe
Boyut: 2 MB
Satanizm 90′lı yılların başlarından itibaren Türkiye’de adı duyulur ve zaman zaman da gündemi fazlasıyla işgal eder hale geldi.Satanizm’den fazlasıyla bahsedilmesine ve dönem dönem de, basının da abartması ile “Savulun Satanizm geliyor” şeklinde abartılı merak ve korku dalgalarının yükselmesine rağmen görülmektedir ki, kimsenin hatta “Satanist’im” diyenlerin bir çoğunun bile Satanizm hakkında belli bir fikri ve bilgisi yok.
Satanizm, bazılarına göre bir inanç sistemi, bazılarına göre bir din, bazılarına göre bir yaşam tarzı, bir felsefe, kimine göre sapıklık ve canilik, kimilerine göreyse siyah elbiseler giyip, erkeklerin saç uzatması ya da saçlarını kazıtması, küpe takmaları, kadınların da siyah tırnak cilaları kullanmaları ve metal müzik dinlemeleri.
Satanizm tam olarak nedir? Bu soruya bir, iki kelime ile cevap verebilmek için insanın Satanizmi hiç bilmemesi ve kulaktan dolma yarım yamalak bilgilerle konuşuyor olması gerekiyor. Satanizm için kısaca “Şeytan tapımı” deyip geçmek de mümkün.
Fakat bu da tam bir cevap olmuyor.
Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri - Abdülbaki Golpınarlı
Büyük Devrimci Atatürk'ün önderliğindeki Türkiye'de, 1927-1931 yıllarında, ilkokulların 3., 4. ve 5. sınıflarında okutulan Din Dersleri kitaplarını, tek bir kitapta toplayarak sunuyoruz. Kitapların başlığında, "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" yazıyor.
Bu başlık şöyle de okunabilir: Kemalist Cumhuriyet'in çocuklarına öğrettiği din dersleri... Örneğin 3. sınıf kitabının başında yer alan, Din Dersleri Programında, şu talimat yer almaktadır: "Yalnız tarihi hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır." 5. sınıf kitabının "Din İşleri Dünya İşlerinden Ayrıdır" başlıklı bölümü ise, Cumhuriyet Devrimi'nin laiklik anlayışını, çok güzel anlatmaktadır. İslamiyette ruhban sınıfının bulunmadığı sürekli vurgulanmaktadır.
Din Dersleri, dini imanla birlikte, milli imanı ve Cumhuriyet Devrimi'ne bağlılığı işlemektedir. Vatan ve millet sevgisi, bilimin yol göstericiliği, akılcılık, bağnazlığın ve hurafenin reddi, kardeşlik, eşitlik, hoşgörü, elbirliği, kamuculuk, dayanışma, temizlik gibi Cumhuriyet değerleri aşılanmaktadır.
Kaynak Yayınları olarak, bu kitabı yayımlarken, aynı zamanda bir kampanya da başlatıyoruz: Din dersleri kitapları değiştirilmeli ve ilkokullarda Atatürk döneminin din dersi olan elinizdeki kitap okutulmalıdır.
Bu başlık şöyle de okunabilir: Kemalist Cumhuriyet'in çocuklarına öğrettiği din dersleri... Örneğin 3. sınıf kitabının başında yer alan, Din Dersleri Programında, şu talimat yer almaktadır: "Yalnız tarihi hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır." 5. sınıf kitabının "Din İşleri Dünya İşlerinden Ayrıdır" başlıklı bölümü ise, Cumhuriyet Devrimi'nin laiklik anlayışını, çok güzel anlatmaktadır. İslamiyette ruhban sınıfının bulunmadığı sürekli vurgulanmaktadır.
Din Dersleri, dini imanla birlikte, milli imanı ve Cumhuriyet Devrimi'ne bağlılığı işlemektedir. Vatan ve millet sevgisi, bilimin yol göstericiliği, akılcılık, bağnazlığın ve hurafenin reddi, kardeşlik, eşitlik, hoşgörü, elbirliği, kamuculuk, dayanışma, temizlik gibi Cumhuriyet değerleri aşılanmaktadır.
Kaynak Yayınları olarak, bu kitabı yayımlarken, aynı zamanda bir kampanya da başlatıyoruz: Din dersleri kitapları değiştirilmeli ve ilkokullarda Atatürk döneminin din dersi olan elinizdeki kitap okutulmalıdır.
Abdülbaki Gölpınarlı
MUALLİM ABDÜLBAKİ (GÖLPINARLI)
(12 Ocak 1900, İstanbul - 25 Ağustos 1982, İstanbul)
Babası Ahmet Agâh Efendi, Rusçuk'ta Ahmet Midhat Efendi'nin yanında yetişen, uzun yıllar Tercümanı Hakikat'te çalışan, basın mensupları arasında "Şeyhülmuhabirin" ve "Baba" diye anılan bir gazeteciydi. Azerbaycan, Gence'nin Gölpınar köyünden göç etmişlerdi.
Gölpınarlı, babasının ölümü üzerine Gelenbevi İdadisi'nin son sınıfından ayrılmak zorunda kaldı, bir süre kitapçılık ve ilkokul öğretmenliği yaptı. 1927'de Erkek Muallim Mektebi'ni, 1930'da İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. Konya, Kayseri, Balıkesir ve Kastamonu liseleri ile İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde edebiyat dersleri verdi. Edebiyat Fakültesi'nde metinler şerhi okuttu. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde İslam-Türk tasavvuf tarihi ve edebiyatı okuturken (1945) Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı. 10 ay hapis yattıktan sonra aklandı görevine geri döndü. 1949'da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Gölpınarlı, 1927-1933 yılları arasında ilkokullar için uzun süre okutulan ders kitapları yazdı. Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri bunların en başta gelenleridir. Türkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası ve Şarkiyat Mecmuası gibi yayın organlarında edebiyat tarihi ve futüvvetle ilgili çok sayıda makale yayımladı, Türk Ansiklopedisi ile İslam Ansiklopedisi'ne çeşitli maddeler yazdı. Melâmilik ve Melâmiler (1931) ve Kaygusuz-Vizeli Alâeddin'den (1933) sonra, 1936'da doktora tezi olarak hazırladığı Yunus Emre, Hayatı Sanatı, Şiirleri'ni yayımladı. Onu Yunus Emre ile Âşık Paşa ve Yunus'un Batıniliği (1941) ve Pir Sultan Abdal (1943; Pertev Naili Boratav ile birlikte) izledi. Gölpınarlı, Celaleddin Rumi'nin (Mevlânâ) Mesnevi'sini (1941-46, 6 cilt) Türkçeye çevirdi. Yunus Emre Divanı'nı (1948, 2 cilt) yayıma hazırladı.
Gölpınarlı'nın 1945'te yayımladığı Divan Edebiyatı Beyanındadır'da yer alan edebiyat eleştirisi tartışmalara yol açtı. Kitabın savına göre divan edebiyatı İran edebiyatının kötü bir taklidiydi; toplum sorunlarıyla ilgilenmiyor, insanları uyuşukluk ve tembelliğe iterek hayalcilik ve kadere boyun eğmeye özendiriyordu. Gölpınarlı, Mevlânâ Celaleddin (1951), Mevlânâ'dan Sonra Mevlevilik (1953), Mevlevi Adap ve Erkânı (1963) ve Mesnevi Şerhi'nde (1973, 6 cilt) Mevleviliğin dünya görüşünü işleyerek yorumladı. Tasavvuf, tasavvuf edebiyatı, mezhepler ve tarikatlar konusunda da Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1958), Alevî, Bektaşî Nefesleri (1963), 100 Soruda Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar (1969), 100 Soruda Tasavvuf (1969), Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi (1972), Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (1977) gibi geniş kapsamlı çalışmalar yayımladı. Öbür yapıtları arasında Şeyh Galip, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Nailî-i Kadim, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Kaygusuz Abdal-Hatayi-Kul Himmet (1953), Nesimî-Usulî-Ruhî( 1953), Divan Şiiri (1954-55; 4 kitap), Oniki İmam (1958), Nasreddin Hoca (1961), Yunus Emre, Risâlat al-Nushiyye ve Divan (1965), Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin (1966), Hz. Muhammed ve İslam (1969), Şeyh Galip, Seçmeler (1971), Hurufilik Metinleri Katalogu (1973), Hayyam ve Rubaileri (1973), Müminlerin Emiri Hz. Ali (1978), Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik (1979) sayılabilir. Gölpınarlı'nın ayrıca bir Kur'an çevirisi (Kur'an-ı Kerim ve Meali, 1955) vardır.
(12 Ocak 1900, İstanbul - 25 Ağustos 1982, İstanbul)
Babası Ahmet Agâh Efendi, Rusçuk'ta Ahmet Midhat Efendi'nin yanında yetişen, uzun yıllar Tercümanı Hakikat'te çalışan, basın mensupları arasında "Şeyhülmuhabirin" ve "Baba" diye anılan bir gazeteciydi. Azerbaycan, Gence'nin Gölpınar köyünden göç etmişlerdi.
Gölpınarlı, babasının ölümü üzerine Gelenbevi İdadisi'nin son sınıfından ayrılmak zorunda kaldı, bir süre kitapçılık ve ilkokul öğretmenliği yaptı. 1927'de Erkek Muallim Mektebi'ni, 1930'da İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. Konya, Kayseri, Balıkesir ve Kastamonu liseleri ile İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde edebiyat dersleri verdi. Edebiyat Fakültesi'nde metinler şerhi okuttu. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde İslam-Türk tasavvuf tarihi ve edebiyatı okuturken (1945) Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı. 10 ay hapis yattıktan sonra aklandı görevine geri döndü. 1949'da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Gölpınarlı, 1927-1933 yılları arasında ilkokullar için uzun süre okutulan ders kitapları yazdı. Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri bunların en başta gelenleridir. Türkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası ve Şarkiyat Mecmuası gibi yayın organlarında edebiyat tarihi ve futüvvetle ilgili çok sayıda makale yayımladı, Türk Ansiklopedisi ile İslam Ansiklopedisi'ne çeşitli maddeler yazdı. Melâmilik ve Melâmiler (1931) ve Kaygusuz-Vizeli Alâeddin'den (1933) sonra, 1936'da doktora tezi olarak hazırladığı Yunus Emre, Hayatı Sanatı, Şiirleri'ni yayımladı. Onu Yunus Emre ile Âşık Paşa ve Yunus'un Batıniliği (1941) ve Pir Sultan Abdal (1943; Pertev Naili Boratav ile birlikte) izledi. Gölpınarlı, Celaleddin Rumi'nin (Mevlânâ) Mesnevi'sini (1941-46, 6 cilt) Türkçeye çevirdi. Yunus Emre Divanı'nı (1948, 2 cilt) yayıma hazırladı.
Gölpınarlı'nın 1945'te yayımladığı Divan Edebiyatı Beyanındadır'da yer alan edebiyat eleştirisi tartışmalara yol açtı. Kitabın savına göre divan edebiyatı İran edebiyatının kötü bir taklidiydi; toplum sorunlarıyla ilgilenmiyor, insanları uyuşukluk ve tembelliğe iterek hayalcilik ve kadere boyun eğmeye özendiriyordu. Gölpınarlı, Mevlânâ Celaleddin (1951), Mevlânâ'dan Sonra Mevlevilik (1953), Mevlevi Adap ve Erkânı (1963) ve Mesnevi Şerhi'nde (1973, 6 cilt) Mevleviliğin dünya görüşünü işleyerek yorumladı. Tasavvuf, tasavvuf edebiyatı, mezhepler ve tarikatlar konusunda da Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1958), Alevî, Bektaşî Nefesleri (1963), 100 Soruda Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar (1969), 100 Soruda Tasavvuf (1969), Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi (1972), Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (1977) gibi geniş kapsamlı çalışmalar yayımladı. Öbür yapıtları arasında Şeyh Galip, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Nailî-i Kadim, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Kaygusuz Abdal-Hatayi-Kul Himmet (1953), Nesimî-Usulî-Ruhî( 1953), Divan Şiiri (1954-55; 4 kitap), Oniki İmam (1958), Nasreddin Hoca (1961), Yunus Emre, Risâlat al-Nushiyye ve Divan (1965), Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin (1966), Hz. Muhammed ve İslam (1969), Şeyh Galip, Seçmeler (1971), Hurufilik Metinleri Katalogu (1973), Hayyam ve Rubaileri (1973), Müminlerin Emiri Hz. Ali (1978), Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik (1979) sayılabilir. Gölpınarlı'nın ayrıca bir Kur'an çevirisi (Kur'an-ı Kerim ve Meali, 1955) vardır.
Refik Halid Karay
1888'de İstanbul'da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.
1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.
Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son
buldu (1918).
Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.
Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.
ESERLERİ
Romanları:
- İstanbul’un İçyüzü,
- Yezidin Kızı,
- Çete, Sürgün,
- Anahtar,
- Bu Bizim Hayatımız,
- Nilgün 1-2-3,
- Yeraltında Dünya Var,
- Dişi Örümcek,
- Bugünün Saraylısı,
- İkibin Yılın Sevgilisi,
- İki Cisimli kadın,
- Kadınlar Tekkesi,
- Karlı Dağdaki Ateş,
- Dört Yapraklı Yonca,
- Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:
- Memleket Hikâyeleri,
- Gurbet Hikâyeleri.
- Kirpinin Dedikleri,
- Ago Paşa’nın Hatıraları,
- Ay Peşinde,
- Sakın Aldanma İnanma Kanma,
- Tanıdıklarım,
- Guguklu Saat,
- Bir Avuç Saçma,
- Bir İçim Su,
- İlk Adım,
- Üç Nesil Üç Hayat,
- Minelbab İlelmihrab
Anahtar - Refik Hailt Karay
KİTABIN ADI
|
ANAHTAR
|
KİTABIN YAZARI
|
REFİK HALİT KARAY
|
YAYIN EVİ
|
İNKILAP YAYIN EVİ
|
BASIM YILI
|
1992
|
KİTABIN KONUSU
Kitap konu olarak toplumda
ailede yaşanan çeşitli sorunların aileyi nerelere götürdüğünü anlatır.
KİTABIN ÖZETİ
Olay İstanbulun boğaz’a
bakan yalılarında yaşayan insanlar arsında geçmaktedir. Kenan hali vakti
yerinde işinde niyazında bir memurdur .
perihan isminde bir kadınla evlidir yalnız kenan’ın aldatılma korkusu
vardır. Bir gün Kenan oturdukları köşkün anahtarını kaybeder ; ama evin sahibi
olduğu için ne karısına ne de hiz metçiye anahtarı kaybettiğini bir türlü
söyleyemez. Bu neden yeni bir anahtar yaptırmanın bütün işleri yoluna
koyacağını düşünür. Aklına hemen karısının bir anahatrı daha olabileceği gelir
ve karısına ait olan eşyaları karıştırmaya, anahtarı bulamk için etrafı döküp
saçmaya başlar. En sonunda karısının eski çizmelerinin arasında bir konak
kapısı anahtarı bulur. Her şey tamamdır ama ne de olsa karısına bir şey çaktırmamak lazımdır ve hemen etrafı
toplamaya baslar.
Ertesi gün işe giderken
yolunun üzerindeki bir çilingire gider ve anahtarı yapmasını rica eder.
Çilingir en erken yarın yapabileceğini söyler; ama Kenan bir yolunu bulup
çilingiri anahtarı aksma yapmaya ikna eder nede olsa aksama eve kendi anahtarı
ile girmek ister.
Aksam olur ve Kenan eve
gitmek üzere evin yolunu tutar. İçinde tahmin edemediği çeşitli korkular ve
kaygılar vardır. Eve geldiğinde evin görkemli kapısı önünde uzanmaktadır. Anahtarı,
kafasından geçen bin bir türlü kaygıya rağmen cebinden çıkarır ve kapıyı açmayı
dener. Fakat korktuğu başına gelmiştir anahtar kapıyı açmamaktadır ama neden?
Belkide yanlış anahtarı
aldı ve yanlış anahtar kopyalandı ya da… perihan o anahtarla başka bir yerlere
kimbilir başka birilerinin evlerine gidiyordur diye düşünür. İçini tümbenliğini
bir gariplik bir tuhaf korku kaplamaya başlar. Ve etrefında ki herkesten
şüphelenmeye başlar. Karısının arkadaşlarından kendi arkadaşlarından ve hatta
arasıra kendinden bile şüphelenir. Neden böyle bir şüphecilik içine düşmüştür
bir anahtar neden onu bu kadar zorluklara sürükler onu çözmeye çalışır. En
sonunda bir gün bu gereksiz düşüncelerinin yersiz olduğuna karar verir.
Bir gün Kenan çok fena bir
şekilde hastalanır ve tüm hayatı bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden
geçer. Bu kuruntuları yıllardır aynı yastığa baş koyduğu karısını alacak onu
Kenan’dan uzaklaştıracak duruma gelir . kendinden utanır.
Perihan Kenan’ı ziyaret
etmeye gelir. Kenan neredeyse Perihan’ın yüzüne bakamayacak kadar utanıyordur
ve dayanamaz anahtarın nerenin anahtarı olduğunu sorar. Perihan aniden bir kahkaha patlatı verir.
Kenan hemen gücenir çünkü böylesi hayati bir önem taşıyan konu nasıl olurda bir
kahakaha sebebi olabilir. Perihan durumu ona iyileşince anlatacağını açıklar.
Kenan iyileşir. Perihan
onu doğruca Boğaza ,bir Boğaz yalısına götürür. İşte merak ettiğin anahtar bu
yalının kapılarını açıyor der ve şehirden kaçmak için bu yalının anahtarını
hatıra olarak aldığını söyler. Kenan aniden Perihan’a sarılır ve gözlerinden
süzülen yaşlara hakim olamaz ve artık bu yalıda yaşamaya karar verirler.
KİTABIN ANA FİKRİ
Kitap herne olursa olsun
insanlara ön yargı ile yaklaşılmaması gerektiğini anlatmaya çalışır.
KİTAP OLAYLARI VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
KENAN: Kenan hali vakti
yerinde iyi bir devlet memurudur. Oldukça varlıklıdır ve perihan adında bir
karısı vardır.
PERİHAN: Perihan daha önce
bir evlilik geçirmiş olan fakat aradığını bulamayan bir kadın aynı zamanda
Kenan’ın karısıdır.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ
GÖRÜŞLER
Kitap seçilen bir aşk
konusu olarak ilk başta romantik eserleri okumasını seven okur severlere seslenir
ama ilerleyen safhalar onu neredeyse karamsarlığın hakim olduğu bir polisye
romanına çevirir. Kitap konular arsına sıkıştırılmışolan karamsar şüpheler
nedeni ile akıcılığını kaybeder ve sıkıcı bir edaya bürünür. Yazar mekanları ve
kişileri oldukça iyi seçmiştir.
KİTABIN YAZARI
HAKKINDA
Refik Halid Karay
1888'de İstanbul'da doğan
Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine
sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de
Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i
Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez
Kalemi'ne katip olarak girdi.
1908'de katipliği
bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu
arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş
sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar
verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle
siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear
ismiyle yazılar yazdı.
Gazeteci Ahmet Samim'in 9
Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13
Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu
yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle
yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını
"Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet
ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip
olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da,
yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e
gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya
Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son
buldu (1918).
Robert Kolej'de bir yıl
kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman
gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu
sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta
ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra
Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde
İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının
ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması
ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul
etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini
yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak
zorunda kaldı.
Af Kanunuyla, 1938'de
yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid,
18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.
ESERLERİ
Romanları:
- İstanbul’un
İçyüzü,
- Yezidin
Kızı,
- Çete,
Sürgün,
- Anahtar,
- Bu
Bizim Hayatımız,
- Nilgün
1-2-3,
- Yeraltında
Dünya Var,
- Dişi
Örümcek,
- Bugünün
Saraylısı,
- İkibin
Yılın Sevgilisi,
- İki
Cisimli kadın,
- Kadınlar
Tekkesi,
- Karlı
Dağdaki Ateş,
- Dört
Yapraklı Yonca,
- Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:
- Memleket
Hikâyeleri,
- Gurbet
Hikâyeleri.
- Kirpinin
Dedikleri,
- Ago
Paşa’nın Hatıraları,
- Ay
Peşinde,
- Sakın
Aldanma İnanma Kanma,
- Tanıdıklarım,
- Guguklu
Saat,
- Bir
Avuç Saçma,
- Bir
İçim Su,
- İlk
Adım,
- Üç
Nesil Üç Hayat,
- Minelbab
İlelmihrab
Atakan Altınörs
Eğitim Geçmişi :
28 Haziran 2012 Felsefe Doçenti – Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı
2004-2008 Felsefe Doktora – Galatasaray Üniversitesi İstanbul
1997-1998 Burslu – Université de Bourgogne Dijon
1994-1997 Felsefe Yüksek Lisans – Uludağ Üniversitesi Bursa
1990-1994 Felsefe Lisans – Uludağ Üniversitesi Bursa
Mesleki Geçmişi :
2012-devam Öğretim Üyesi Galatasaray Üniversitesi
2002-2012 Öğretim Görevlisi Galatasaray Üniversitesi
1998-2002 Öğretim Görevlisi Uludağ Üniversitesi Bursa
1994-1998 Araştırma Görevlisi Uludağ Üniversitesi Bursa
Verdiği Dersler :
Dil felsefesi, Felsefe tarihi metinleri, Felsefede metin çözümlemeleri, Felsefi antropoloji, Felsefeye giriş
Kitap
Altınörs Atakan, İdealar ve Dil Bağlamında Locke ile Leibniz, Eflatun (Efil) yay., Ankara: 2009
Altınörs Atakan, 50 Soruda Dil Felsefesi, Bilim ve Gelecek Kitaplığı yay., İstanbul: 2012
Makale
Altınörs, S.A., 2012, Bahar, AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, sayı: 52, İstanbul, Ernest Renan’ın Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı
Altınörs, S.A., 2011, Güz, EKEV AKADEMİ DERGİSİ, sayı: 49, Erzurum, Platon ile Aristoteles’in retorik anlayışlarının karşılaştırılması
Altınörs, S.A., 2011, SYNERGIES TURQUIE, sayı: 3, İstanbul, La Critique faite par Leibniz a l’approche lockeenne du probleme de l’origine des mots
Altınörs, S.A., 2011, Kış, KUTADGUBİLİG DERGİSİ, sayı: 19, İstanbul, Condillac’ta düşünce-dil ilişkisi
Altınörs, S.A., 2010, Ocak, ETHOS FELSEFE DERGİSİ, cilt: 3, sayı: 1, Berkeley’in dil ve anlam yaklaşımı üzerine bir inceleme
Altınörs, S.A., 2010, Yaz, ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, sayı: 28, Kayseri,: Düşünce ile dil arasındaki ilişkiye Descartes’ın yaklaşımı
Altınörs, S.A., 2010, Temmuz, FELSEFE DÜNYASI DERGİSİ, sayı: 51, Ankara, Bir ideal dil projesi olarak characteristica universalis
Altınörs, S.A., 2010, Güz, KUTADGUBİLİG DERGİSİ, sayı: 18, İstanbul, Bergson’un bir imkan ve engel olarak dil anlayışı
Altınörs, S.A., 2010, Aralık, Felsefe Dünyası Dergisi, sayı: 52, Ankara: BİR DİL FİLOZOFU OLARAK ROUSSEAU
Altınörs,S.A., 2008, Güz, FELSEFE DÜNYASI DERGİSİ, sayı: 48, Ankara, Kelimelerin Keyfiliği Düşüncesine Condillac’ın İtirazı
Altınörs, S.A., 2012, İlkbahar-Yaz, CIVILACADEMY DERGİSİ, cilt: 9, sayı:1-2, İstanbul, Herder’in Gençlik ve Olgunluk Dönemlerinde Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı,
Altınörs, S.A., 2012, Yaz, KARADENİZ DERGİSİ, sayı: 14, Dile Davranışçı Yaklaşımlara Chomsky’nin İtirazı Üzerine
Altınörs, S.A., 2012, Güz, BİLİG DERGİSİ (SSCI index), sayı: 62, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı
Bildiri
Altınörs,S.A., 2010, Mart, Türkiyede Felsefenin Geleneği ve Geleceği, İstanbul Üniversitesi: Üniversitelerdeki felsefe öğretiminde, lise müfredatı kaynaklı klişelerin oluşturduğu engeller üzerine gözlemler, (sayfa 321-328) bildiri metinleri kitabı: İstanbul Üniversitesi yay. (yayın no: 5056), 2012.
Altınörs,S.A., 2008, ODTÜ Anlam Kongresi, Ankara: Locke’un Anlam Teorisinde Kelimelerin Müphemliği, bildiri metinleri kitabı: Anlam Kavramı Üzerine Yeni Denemeler, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2010.
Çeviri
René Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Paradigma yay., İstanbul, 2011
Jean Didier, John Locke Paradigma yay., İstanbul, 2009
Alfred Fouillée, Descartes, Eflatun (Efil) yay., Ankara, 2009
Emile Boutroux, Leibniz: Hayatı ve Felsefesi, Paradigma yay., İstanbul, 2009
Nayla Farouki, İdea Nedir?, Say yay., İstanbul, 2009
(Derleme), Analitik Felsefe, Say yay., İstanbul, 2008
Olivier Abel, Jerome Porée, Ricoeur Sözlüğü, Say yay., İstanbul, 2011
G. W. Leibniz, Monadoloji-Metafizik üzerine Konuşma, Doğu-Batı yay., Ankara, 2011
Henri Bergson, Metafiziğe Giriş, Paradigma yay., İstanbul, 2011
René Descartes, Hakikatin Araştırılması-Dünya ya da Işık Üzerine Deneme, Paradigma yay., İstanbul, 2011
Ernest Renan, Dilin Kökeni Üzerine, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2011
(Umut Öksüzan ile ortak çeviri) Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı IV: Öykülenen Zaman, Yapı-Kredi yay., İstanbul, 2013
Jean-Gérard Rossi, Analitik Felsefe, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2013
Pascal Picq ve diğerleri, Dilin Kökenleri, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2013
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)