30 Haziran 2017 Cuma

Alper Sedat Aslandaş

1965’te Bünyan’da doğdu. Bünyan Lisesi’nden sonra 1986’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1986 -1993 yılları arasında Serbest Avukatlık görevini yürüttü.  1993 yılında  Türkiye Büyük Millet Meclisi Hukuk Müşavirliği görevine başladı. Serbest  araştırmacılık ve CHP Meclis Grubu Hukuk Danışmanlığı yaptı. 1991’de “1982 Anayasasında Cumhurbaşkanlığı” adlı (Baskın Bıçakçı ile ortak) çalışmasıyla Milliyet gazetesinin Sosyal Bilimler Araştırma Ödülü’nü; 1992’de “Siyasi Gelişmeler ve Demokratikleşme” adlı çalışmasıyla yine Milliyet’in Türkiye’nin Sorunları konulu Araştırma Ödülü’nü kazandı.

Halen TBMM Hukuk Müşavirliği görevini yürütmektedir.

Eseri:
Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı, Popüler Siyasî Deyimler Sözlüğü, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995.

Abdi İpekçi

1929 senesinde İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı.
Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bir müddet sonra da genel yayın müdürü oldu. 1961 senesinden 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikesi, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu.

1 Şubat 1979 gecesi İstanbul’daki evinin yakınlarında kimliği meçhul kişi ya da kişiler tarafından öldürüldü.

ESERLERİ
Afrika (1955),
İhtilalin Iç Yüzü (Ö. S. Coşar'la birlikte, 1965),
İnönü Atatürk'ü Anlatıyor (1968),
Liderler Diyor ki (1969),
Dünyanın Dört Bucağından (1971),
Başbakan Ecevit'le Sohbet (1974),
Anayasa, Yasalar, Devlet (1982),
Banş, Demokrasi, Ôzgürlük (1982), Sadun Tanju/ Eski Dostlar (Ara Güler'in fotoğraflarıyla, 2002).

Abbas Maroufi

17 Mayıs 1957’de Tahranda dünya gelen Maroufi, ilk orta lise eğitimini aynı şehirde tamamladıktan sonra Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatoloji bölümünden mezun oldu. Çeşitli liselerde edebiyat öğretmeni olarak görev yaptığı sıralarda gazetecilik ve senaristlik de yapan yazar, özellikle tiyatro alanında yazdığı piyeslerle ülkesinde adından söz ettirdi.

Edebiyat çalışmalarına ünlü edebiyatçı Huşeng Gülşiri gözetiminde devam eden Maroufi’nin Güneşin Gözü Önünde adlı ilk toplu öyküleri 1980’de yayımlandı. 1990’da Gerdun adlı sanat edebiyat dergisi çıkardı. Kısa süre sonra dergi kapatıldı ve yayın yönetmeni Maroufi yargılanıp hapis cezasına çarptırıldı. 1992’de Iran Çağdaş Yazarlar Birliği Başkanlığını üstlendi.

Ölü Ruhlarla dünyada adını duyurmayı başaran yazar, ülkesinde gördüğü baskı nedeniyle siyasi sığınmacı olarak Almanya’ya yerleşti. Bu ülkede çeşitli edebi aktivitelerde bulundu. Halen İngiltere’de, diasporada yaşayan Maroufi, Sadık Hidayet Sanat Edebiyat Akademisi’nin kurucusu olup bu akademinin başında bulunuyor.

İngiltere’nin ünlü Cant Berlin semtindeki akademide edebiyat çalışmalarını sürdürmekte olan yazarın; Ölü Ruhlar, Ferhat’ın Naaşı, Yorgun Sene ve Feridun’un Üç Oğlu Vardı adlı başlıca roman çalışmalarının yanı sıra En iyi Son Nesil, Yasemin Kokusu, Mavilikler Adasına Gidenler, O Altmış Bin, O Altmış Kişi adlı toplu öykü ve Nereye Kadar Benimlesin, Dili Bay ve Ahu, Sarkık Anılarımız başta olmak üzere çeşitli tiyatro oyunları vardır.

Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

KİTABIN KONUSU:
Mümtaz’ın Nuran’a olan aşkının öyküsü.
KİTABIN ÖZETİ:
Mümtaz ve Suat'ın Nuran'a olan aşklarıdır öykünün merkezi. Mümtaz ve Nuran birbirini sevmekte ve evlenmeyi tasarlamaktadırlar. Ümitsizliğe düşen Suat ise kendini asarak intihar eder. Bu trajedi nedeni ile Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın iç dünyası yıkılmıştır. Radyoda II.Dünya savaşının başladığı haberi verildiği sırada, Suat'ın hayalini gören Mümtaz merdiven başına yıkılır (bazı edebiyat incelemecileri, sonda Mümtaz'ın öldüğü biçiminde yorumlar yapmış olsalar da, Tanpınar'ın metninde ölüm telaffuz edilmiyor).
Mümtaz, Beyazıt Sahaflar Çarşısında, salaş dükkanlarda, bit pazarında, Çekmece'de balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaştırırken, İstanbul'un bir kronikçisi, İstanbul'da eski zamanın donup kaldığı ve biriktiği köşelerin bir tasvircisi oluyor romanda. Huzur'un sonraki bölümlerinde Boğaz'a, zengin bir eve, sanki başka bir dünyaya geçiyoruz. Pırıl pırıl görünen modern semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olayların sonucunda yıkılır. Geçilmemesi gereken bir sınırı çiğnemiştir o!
Her yeni tecrübe gibi şahsîdir, her yeni tecrübe gibi ilktir. Mümtaz, bindiği bir Ada vapurunda Nuran’a rastlamış ve “Tehlikeli denecek derecede zengin, her ihtimale gebe, her mânasında velûd bir kadınlık hayatı(nın), bakımsız bir tarla gibi sırf kendisini işleyecek erkeğin yokluğundan yarı hülyâ, yarı verimsizliğin bütün sebeplerini kendisinde gören bir aşağılık duygusu içinde akıp gittiğini” farketmiştir. Bu tesbitin arkası kendiliğinden gelecek ve zalim bir çocukluğun ara sokaklarından geçerek kendisini İhsan’ın kollarına atan Mümtaz, fikrî zeminini sağlamlaştırmış bir insan olarak duygusal arka planını inşa etmeye soyunacaktır: “O madem ki artık benim için herşeydir, o halde bütün kâinatımla ona taşınmalıyım.” der.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Her aşkın bir ızdırap ve çilesi bazen insana mutluluk bazen de mutsuzluk verir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü, öykünün dört kahramanının, İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ın adlarıyla verilir. Ancak, romanın ana karakteri Mümtaz'dır. Yazar, diğer üç
karakteri de Mümtaz'la olan ilişkileri çerçevesinde tanıtır bize. Birinci dönem Türk romanında mekan Doğu-Batı değerlerini temsil etmek bakımından bir anlam taşıyor ve kent ikiye ayrılıyordu. İstanbul tarafının mahalleleri Osmanlı-İslam geleneklerinin, göreneklerinin değerlerinin yaşadığı semtlerdi. Beyoğlu tarafı ise kentin Batılılaşmış öteki yarısıydı. Oturulan mekan olarak konak ve apartman Doğu-Batı karşıtlığının simgesiydi. İlk dönem yazarları arasında, Doğu-Batı karşıtlığı ve kimlik sorununu, İstanbul'un farklı semtlerini karşı karşı getirerek işlemektedir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap okuyucuyu aşırı şekilde etkilememekte ve okurken insanı çok sıkmakta,bunalmaktadır.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Ahmet Hamdi Tanpınar, 1901 İstanbul doğumlu. Babasının işi gereği, ilkokuldan liseye kadar Andolu'nun çeşitli şehirlerinde sürdürdü eğitmini. İstanbul Darülfünun Edebiyat bölümününden 1923'de mezun olduktan sonra Erzurum, Konya ve Ankara'da edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler veren Tanpınar, İÜ Edebiyat Bölümü Tanzimat Edebiyatı kürsüsünde proesörlüğe seçildi. 1942-1946 yılları arasında Maraş milletvekili olduktan sonra yeniden eğitim hizmetine döndü, 1949 yılında İÜ Edebiyat Bölümü Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne getirildi. 1962 yılında kalp rahatsızlığı sonucu ölen Ahmet Hamdi, çok sayıda şiir, hikaye, roman ve deneme yazmıştı.
1949 tarihinde basılan "Huzur", Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en tanınmış romanıdır.

Ayşe Kulin

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki "Gülizar" adlı öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü’nü kazandı. 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazandı.

1996 yılında Münir Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adıl öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Fait Hikâye Armağa’nı kazandı. 1997’de yayınlanan Adı; Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi. 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik  roman olan Füreya yayınlandı.

KİTAPLARI;
* Güneşe Dön Yüzünü (1984)
* Bir Tatlı Huzur (1996)
* Adı; Aylin (1997)
* Geniş Zamanlar (1998)
* Sevdalinka (1999)

* Füreya (2000)

Ahmet Rasim

1865’ te İstanbul’da doğdu. Mahalle mekteplerinde başladığı eğitimini Darüşşafaka’da tamamladı. Bir süre gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Bir çok dergide makale, fıkra, gezi mektubu, anı türünde yazıları yayımlandı. 1927’de İstanbul milletvekili oldu ve görevini ölümüne dek sürdürdü. Servet- i Fünun döneminde yaşamış olmasına rağmen bu hareketin dışında kaldı. 21 Eylül 1932’de İstanbul’da öldü. İlk Sevgili (1891), Afife (1894), Güzel Eleni (1893), Meyl-i Dil (1897) gibi otuza yakın roman ve öyküsü ve bir çok fıkra, makale, çeşitli türlerde yazıları vardır. 

Ahmet Hamdi Tanpınar

Edebiyat dünyasının usta isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbulda dünyaya gelmiştir. Doğduğu şehirde öğrenim hayatına da başlayan Tanpınarın babası kadılık mesleğini yerine getirmekteydi. Babasının mesleğinden ötürü Ahmet Hamdi Tanpınar, Anadolu’nun birçok yerinde bulunmuştur. Eğitimini de bu şekilde başka şehirlerde sürdüren Tanpınarın annesi ise bu yıllarda yaşama veda etmiştir. Bu sırada henüz 13 yaşında olan usta kalem, annesinin ölüm hadisesini eserlerine de yansıtmıştır. Daha sonra Tanpınar ve babası Antalyaya yerleşir ve Ahmet Hamdi Tanpınar, lise eğitimini burada nihayete erdirir. Liseden sonra ise Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydolur. Tanpınarın edebiyat yaşamı için bu büyük bir adımdır. 1919 yılında kaydolduğu Edebiyat Fakültesinde hocaları arasında Yahya Kemal Beyatlı bulunmaktadır. Böylesine büyük bir şairden ders alarak Tanpınar, bu şekilde kendisini derin bir edebiyat deryasında bulmuştur. Üniversite eğitiminden ise usta kalem Tanpınar, Hüsrev ü Şirin mesnevisi üzerine hazırladığı bir tez ile bitirerek muzun olmuştur.

Ahmet Hamdi Tanpınar, şiirlerini ilk olarak Dergâh dergisinde yayımlamıştır. Üniversite mezuniyetinden sonra Tanpınar, edebiyat öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Liselerde, enstitülerde edebiyat öğretmenliği yapan Ahmet Hamdi Tanpınar, Güzel Sanatlar Akademisinde sanat tarihi öğretmenliği yapmıştır. Bu görevi Ahmet Haşimin ölümü üzerine devralan Tanpınar için böylesine önemli bir akademide hocalık yapmak büyük bir adım olmuştur. İlerleyen zamanlarda Ahmet Hamdi Tanpınar, söz konusu akademide estetik dersi de vermeye başlamıştır. Yine bu yıllarda usta yazar, mitoloji derslerini de ekleyerek kariyerinde önemli adımlarla ilerlemektedir. 1939 yılında ise Ahmet Hamdi Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atanmıştır. Edebiyat yaşamının yanı sıra Tanpınar, 1942 yılında milletvekili olarak meclise girmiştir. Bir süre bu görevi yerine getiren usta yazar bu görevinin ardından Milli Eğitim Bakanlığında müfettişlik görevini de üstenmiştir. Birçok ülkede görev yapan Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Ocak 1962 tarihinde kalp krizi nedeniyle yaşama veda etmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, yaşamı boyunca sürdürdüğü öğretme misyonunun yanı sıra roman, öykü, deneme gibi edebi türlerde eserleri kaleme almıştır. Ancak düz yazıda gösterdiği başarının yanı sıra onun şairliği de büyük bir öneme sahiptir. Hocası Yahya Kemal Beyatlı’nın da etkisi ile Tanpınar, hem klasik Türk şiirini hem de Batıda büyük yankı uyandıran birçok önemli şairi tanıma fırsatı bulmuş ve bunu şiirlerine yansıtmıştır. Şiir alanında çok fazla eseri bulunmayan Tanpınar, sayısal azlığa rağmen kaleme aldığı şiirleri ile dikkat çekmeyi başarmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, özellikle edebi eserlerinde dili kullanma biçimi ve bu konudaki ustalığıyla da anılmaktadır. Fakülte eğitim sırasında hocası olan Yahya Kemalin bu konudaki etkisini yadsımamak gerekir. Tanpınar, hocası Yahya Kemalin de etkisi ile lisanı bir musiki eseri gibi ahenk eşliğinde titizlikle ve ustalıkla kullanmıştır. Özellikle de Tanpınarın şiirinde bu durum fazlasıyla göze çarpmaktadır. Musiki özelliğinin yanı sıra Ahmet Hamdi Tanpınar resim sanatına da ilgi duymuş ve bu ilgiyi şiirlerine de ustalıkla yansıtmıştır. Şiirlerinde adeta bir tablo gibi manzaralar çizen Tanpınar, çeşitli simgeci özellikleri de yönelmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, nesirlerinde de bazı önemli hususlar dikkat çekmektedir. Bunların başında ise özellikle de Türk toplumunun o yıllarda içinde bulunduğu medeniyet karmaşası gelmektedir. Doğu Medeniyeti ile Batı Medeniyeti arasında büyük bir med-cezir hali ve bu durum sonucu toplumun yaşadığı durumlar, Tanpınarın nesirleri içinde vücut bulmuştur. Bunun yanı sıra Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde tarih de büyük bir yer tutmaktadır. Nitekim romanlarının başlıca konuları arasında Osmanlı Devletinin son dönemleri ve savaş yılları dikkat çekmektedir.

Öyküler:
* Abdullah Efendinin Rüyaları
* Yaz Yağmuru

Hikâyeler
* Mahur Beste

Romanları
* Huzur
* Saatleri Ayarlama Enstitüsü
* Aydaki Kadın

Deneme
* Beş Şehir
* Yaşadığım Gibi

Araştırma-İnceleme
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın araştırma ve inceleme kitapları yayımlandıkları tarihten itibaren günümüzü kadar hâlâ üniversitelerin ilgili bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaktadır. Tanpınar, bu özelliğiyle de günümüz eğitim hayatına ve edebiyat dünyasına ışık tutmaktadır.
* Tevfik Fikret: Hayatı, Şahsiyeti, Şiirleri
* Namık Kemal Antolojisi
* Edebiyat Üzerine Makaleler
* 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Kaynakça:
TANPINAR, Ahmet Hamdi; XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul 1967

Ahmet Haldun Terzioğlu

1960 yılında, Trabzon’un Beşikdüzü ilçesine bağlı Takazlı Köyü’nde doğdu.

İlk, orta, lise öğrenimini, öğretmen olan babasının görev yaptığı Bursa, İstanbul, Trabzon ve Muş illerinde tamamladı. Her zaman başarılı bir öğrenciydi. Pek çok spor dalında başarılı çalışmaları oldu.

Üniversite öğreniminin ardından devlet memuru olarak, doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye’nin pek çok kentinde görevlerde bulundu. Görev yeri sayısını on yedi olarak vermektedir. Hiçbir iktidarla paralel olmadı, hak etmesine rağmen üst düzey görevler alamadı.
   
Türkçe'yi iyi konuştu ve asla başka bir dil konuşmakla övünmedi. Bunu sömürge ruhunun bir yaptırımı olarak kabul ettiği için de reddetti.
   
2006 yılında çok genç yaşta, kendi isteği ile emekliye ayrılarak kendisini tamamen yazmaya adadı.

Yazarlığa makaleler ve mesleki yazılarla başlamıştır. Siyasi çalışmaları, sloganları, afiş düzenlemeleri ve projeleri ile kişi, kamu-özel kurum ve kuruluşlara katkılarda bulunmuştur. Bir dönem mesleki bir derginin yayın kurulunda görev almış, köşesinde sürekli makaleler yazmıştır. Kuruluşlara yönelik özel çalışmalar yapmış; yazıları, fikirleri ve projeleri ilgililerce değerlendirilmiştir. Pek çok dergi ve kitabın düzenlemesine ve çıkarılmasına katkı sağlamıştır. Tanıtıcı film senaryoları yazmış, bunların hazırlanmasında görev almıştır. İlgi alanını Türk tarihi ve mitolojisi üzerine yoğunlaştıran yazarın kitapları 2004 yılından itibaren yayınlanmaya başlamıştır.

Tarihi romanlarında çok az kurgu kullanmış, kendi tanımı ile "Tarihi roman yazmayı değil, Tarihi romanlaştırmayı" seçmiştir.
Özellikle bilinmeyen, çok az bilinen  ve unutulmuş Türk kahramanlarını yazmayı görev edinmiştir.
Siyasi romanlarında ise yaşadığı dönemi anlatmayı tercih eden yazar bu konuda da objektif olma çabasındadır. Olanlara bir yandan değil de yukarıdan bakma nedeni, yaşananların daha iyi anlaşılmasını sağlamak içindir. Elbette kendi siyasi düşüncesi vardır ve inandıklarını savunmaktan geri durmayacaktır. Zamana, yere ve kişilere hele iktidara göre değişmeyi de takım tutar gibi parti tutmayı da reddetmektedir. Yargılamak, muhalefet etmek ve her dem inandığı gerçekleri savunmak yazarın hedefidir.
Türkçü düşüncenin gelişmesi için büyük çaba harcamak da görevi...

Kitaplarında; Türkçe sözcükleri, özellikle unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş köklü sözcükleri seçmesi ve yaygınlaştırma çabası dikkat çekmektedir. Yazar bunu da kendisine görev edinmiştir. Arapça ve Farsça'dan arınmış, yaşayan Türkçe'yi tercih etmektedir.

2007 Yılı Mustafa Necati Sepetçioğlu Tarihi Roman Yarışması’nda, "Alp Er Tunga” isimli tarihi romanı ile "Birincilik ödülü" kazanan yazarın ayrıca tiyatro, hikaye ve makale yarışmalarında çok sayıda ödülleri bulunmaktadır. Ödüllü eserleri değişik kitaplarda yer almıştır.
   
Mersin'de yaşayan yazar, eserler vermeyi sürdürmektedir. Bugüne kadar kırk iki eseri kitaplaşmıştır.

www.ahmethaldunterzioglu.com
ahterzioglu@gmail.com

YAYINLANAN ESERLERİ

ROMAN
* GÖK TANRI'NIN ÇOCUKLARI
* OĞUZ HAN
* HÜZÜN
* BİZİ FIRTINA VURDU
* ALP ER TUNGA
* GÜLLERİN SOLDUĞU GÜN
* ÇİÇİ HAN
* KOMANDO
* TÜRK KİMMERLER/ KİMMERYA
* BAKAN BEY'İ VURDULAR
* TEOMAN HAN/BÜYÜK HUN DEVLETİ’NİN KURUCUSU
* METE HAN/BÜYÜK HUN HAKANI
* KİOK HAN/METE HAN’IN OĞLU
* HAREM AĞASI
* REİSİM ÇATLI/BOZKURTLARIN KANUNU
* CENGİZ HAN/GÖKMOĞOLLARIN BAŞBUĞU
* TOMRİS HAN/SAKALARIN KADIN HAKANI
* KÜR ŞAD/ AŞİNA CHİE SHİH SHUAİ
* ALAMUT’UN PİRİ/ HASAN SABBAH
* ALP URUNGU
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/DEVLETİN BEKÇİLERİ
* SELÇUK BEY/ BİR DEVLETE AD VEREN ATA
* TUĞRUL VE ÇAĞRI BEY/ DEVLET YOLUNDA
* ALPARSLAN/ ZAFERLER ÇAĞI
* DARAĞACINDA BİR BOZKURT
* PROVOKATÖR
* GÖKTÜRKLER
* MOĞOL
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/ VURGUN
* YALAN KURGUSU
* HUN KARTAL SAVAŞÇISI
* KAHRAMANLAR ÇANAKKALE'DE
* ŞAMAN KIZ
* FIRAT'A DESTAN
* KÖSEM SULTAN
* BOZKURT DESTANI
* SULTAN GENÇ OSMAN
* ÇAKA BEY
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/SAVAŞ

HİKÂYE
* SEVDA ÜZERİNE MEMLEKET HİKÂYELERİ

TARİH ARAŞTIRMA 
* HUNLARIN ÇILGIN TARİHİ/ HUNLAR DA ÇILGINDI
* OSMANLI'DA İKTİDAR KAVGALARI VE HANEDAN İÇİ KIYIMLAR
* KAHRAMAN ÇATLI

ÇOCUK TİYATROSU
* KARINCA KARARINCA

(Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Vergi Konulu Çocuk Oyunu Yarışması İkincilik Ödülü)

Ahmet Cevizci

1959 yılında Bursa'da doğdu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu ( 1982). Aynı fakültede "Sokratik Diyaloglarda Yöntem" konulu teziyle yüksek lisansını (1984), "Platon'un Bilgi Teorisi" adlı teziyle de doktorasını (I992) tamamladı. I989-I99I yıllarında Sorbonne Üniversitesinde doktora düzeyinde araştırmalar yaptı. I996 yılında doçent. 200 l'de profesör oldu. Felsefe Ansiklopedisi nin editörlüğünü yürüten Cevizci, halen Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesidir.

Abdullah Ziya Kozanoğlu

Tarihî roman ve piyes yazarı. İstanbul’da doğdu. İlköğre­nimini Nişantaşı İttihad ve Terakkî Mektebi’nde (1919), or­taöğrenimini Gazi Osmanpaşa Ortaokulu ve Kabataş Lisesi’nde yükseköğrenimini Mühendis Mektebi ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarî Bölümü’nde yaptı. Adana Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalıştı. Sonra özel büro açtı. İstanbul’da öldü.

Konularını Türk tarihinden alan, tarihsel romanları ile tanın­dı. Gençlerin ve ortaöğrenim öğrencilerinin severek okudu­ğu bir romancıdır. Romanlarının çoğu filme çekildi. Kozanoğlu piyesler de yazmıştır.

Kitapları
Kızıltuğ - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1927)
Seyyid Battal (1929)
Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
Boz Aygırlı (1929)
Kara Çoban (1929)
Küçük Korsan (1930)
Kurtlar (1935)
Küçük Kahraman (1935)
Gültekin - Abdullah Ziya Kozanoğlu, Orhun Barkı Kahramanı (1936)
Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
Atlı Han - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1942)
Kozanoğlu (1943)
Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
Malkoçoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1943)
Savcı Bey - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1944)
Kolsuz Kahraman (1945)
Battal Gazi (1946)
Türk Korsanları - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1948)
Şeydi Ali Reis (1951)
Dağlar Delisi (1952)
Fâtih Feneri (1952)
Sencivanoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1957)
Hilâl ve Salip (1961)
Algaya’nm Ölümü (1962)
Altın Saçlı Kız (1962)
Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
Kız Kulesi Kahramanı (1962)
Tibet Canavarı (1962)
Ağahan’m Yüzüğü (1963)
Altın Hançer (1963)
Boz kurt’un İntikamı (1963)
Kızıl Kadırga (1963
Arena Kraliçesi (1964)
Sarı Benizli Adam - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1964)
Kubllay Han’ın Gelini (1965)
Hilal ve Haç - Abdullah Ziya Kozanoğlu

Abdülhamid İbn Türk

Tarihte Türk lakabını taşıyan nadir Türk bilim adamlarındandır. Harezmi'nin çağdaşıdır. Cebir konusunda yazmış olduğu kitabın ancak küçük bir bölümü bugün elimizde bulunmaktadır. Burada, özel tipler halinde gruplandırılmış ikinci derece denklemlerinin çözümleri, Harezmi'ninkilerden daha ayrıntılı olarak verilmiştir.

Mesela x² + c = bx denkleminin, diğer denklem tiplerinden farklı olarak iki çözümü olduğunu ayrı ayrı şekillerle göstermiş olduğu halde, Harezmi bir tek şekil kullanmıştır; ayrıca Abdülhamid İbn Türk, c * (b/2)² durumunda çözümün imkansız olacağını da şekil vererek kanıtlamıştır. Bu nedenle İbn Türk'ün açıklamasının Harezmi'ninkinden daha mükemmel olduğu söylenebilir.

İbn Türk'ün söz konusu cebir kitabı, Harezmi'nin ilk cebir kitabı yazarı olma özelliğini şüpheli bir hale getirmektedir, buna rağmen Harezmi'nin cebir tarihindeki etkisi tartışılamaz önemdedir.

Abdülhak Şinasi Hisar

(1888) yılında İstanbul'da doğmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yayımlanmış ilk yazın dergilerinden olan Hazine-i Evrak'ı (1881-1882) çıkaran Mahmut Celâlettin'in oğludur. Tanzimat Edebiyatı'nın iki ünlü şairinin (Şinasi ve Abdülhak Hâmit) adları verilmiştir. Daha küçük yaşlarda bir Fransız mürebbiyeden Fransızca, komşuları olan Tevfik Fikret'ten de Türkçe dersleri almış, ilkokuldan sonra öğretimini Mekteb-i Sultanî'de (Galatasaray Lisesi'nde) tamamlamıştır (1898-1905). Daha sonra Paris'e giderek Ecole Libre des Sciences Politiques'te okumuştur (1905-1908). Meşrutiyetin ilanından sonra yurda dönmüş, uzun süre özel şirketlerde çalışmıştır (1909-1930). Daha sonra Ankara'ya giderek Balkan Birliği Cemiyeti Umumî Kâtipliği ve Dışişleri Bakanlığı Danışmanlığı görevlerinde bulunmuştur (1931-1948). Son yıllarında İstanbul'da bazı kurumların İdare meclisi üyeliklerinde bulunmuş, İstanbul'da ölmüştür (3 Mayıs1963).

Abdülhak Şinasi Hisar, Cevdet Kudret'in belirttiği üzere Meşrutiyet Döneminin Ahmet Haşim, Refik Halit, Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Yakup Kadri gibi şair ve yazarlarıyla aynı kuşaktan olmasına, çoğuyla okul sıralarından başlayan arkadaşlıklar kurmasına rağmen, yazmaya onlardan çok sonra başlamıştır. Önce Birinci Dünya Savaşı sonlarında bazı dergilerde şiirleriyle görünmüş ( 1918), sürekli olarak yazmaya ise Mütareke döneminde yönelmiştir. Bu dönemde Dergâh (1921), Yarın (1921) dergilerinde şiir ve eleştiri, İleri gibi gazetelerde de eleştiriler yazmıştır. Hisar, Cumhuriyet döneminde de Milliyet, Türk Yurdu gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazmayı sürdürmüş, yazarlar arasında şair ve özellikle eleştirmeci olarak tanınmıştır. Hisar, Varlık dergisinde mensur şiirler, yazın üzerinde denemeler, eski yazarlar ve geçmiş dönem hayatını anlatan anılar yayımlanmıştır (1933-1943). Bir tür hazırlık dönemi sayılabilecek bu yıllardan sonra Abdülhak Şinasi Hisar 1941 yılından itibaren kendi yolunu bulmuş, özgün yapıtlarını peşpeşe vermeye başlamıştır. Hisar, Fahim Bey ve Biz romanıyla CHP Hikâye ve Roman Armağanı'nda üçüncülük almıştır (1942).

Yapıtları
Roman:
Fahim Bey ve Biz (1941)
Çamlıca'daki Eniştemiz (1944)
Ali Nizamî Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952),

Anlatı:
Boğaziçi Mehtapları (1943)
Boğaziçi Yalıları (1954)
Geçmiş Zaman Köşkleri (1956),

Öteki Yapıtları:
Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde (1955-Seçilmiş mısra ve beyit antolojisi)
Geçmiş Zaman Fıkraları (1958)
İstanbul ve Pierre Loti (1958)
Yahya Kemal'e Veda (1959)
Ahmet Haşim, Şiiri ve Hayatı (1963).

Abdülhak Hamit Tarhan

Abdülhak Hamit Tarhan 5 Şubat 1851'de İstanbul'da doğdu. Özel eğitim gördü. Rumelihisar Rüşdiyesi'ne kısa süre devam etti. 1863'te eğitim için Paris'e gitti. Dönüşünde İstanbul'da Fransız mektebine başladı ve Babı Ali'de tercüme odasına girdi. Tahran Büyükelçiliği'ne atanan babasıyla birlikte İran'a gitti.

Babasının 1867'de ölümü üzerine İstanbul'a döndü. Maliye Mektubi ve Sadaret Kalemi'nde çalıştı. Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Ardından diplomatlığa geçti. Uzunca bir süre yurtdışı görevlerde bulundu. 4 kere evlendi. Eşlerinin hepsi öldü.

Mütareke yıllarında Viyana'ya gitti. Cumhuriyet'in ilanından sonra döndü. 1928'de İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak kaldı. 12 Nisan 1937'de İstanbul'da öldü. Mezarı Zincirlikuyu'da. Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimat döneminde Batı etkilerini Türk şiiri ve tiyatrosuna getiren yazardır. Kendisine son zamanlarda Şair-i Azam (en büyük şair) unvanı verilmiştir.

Abdülhak Hamit Tarhan Doğu ile Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli kültürü, zengin bir hayal gücü vardır. Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür. Yaşadığı dönemde Şair-i Azam unvanıyla anılır. Şiirin biçiminde ve içeriğinde önemli yenilikler yapmıştır.

Onda ölçü, uyak, hatta dil ve cümle kaygısı görülmez bu yüzden eserlerinde dil kusurları çoktur. Dili çok ağır ve üslubu oldukça fazla dağınıktır. Şiirde tezada, şaşırtmaya yer vermiş lirik felsefi bir anlayışla yazmıştır. Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan, Divan şiirinin iç ve dış geleneklerini yıkan, metafizik konularını işleyen tezatlardan kuvvet alan ölüm aşk ve vatan gibi konularını çeşitli dille işleyen bir şairdir. Verem hastalığından ölen karısı Fatma Hanım’ın üzüntüsüyle lirizm ve tezat dolu ünlü Makber şiirini yazmıştır.

Ağır bir dil kullandığı tiyatrolarını oynansın diye değil okunsun diye yazdığından tiyatroları sahne tekniğine hiç uygun değildir.

Daha çok şiir tekniğiyle yazdığı, nazım nesir karışık tiyatrolarında tarihi olaylar ve hayalleri hâkimdir. Abdülhak Hamit Tarhan pastoral şiirin ilk örneklerinin verildiği, serbest biçimdeki şiirlerin bulunduğu kitabına Sahra adını vermiştir.

ESERLERİ
Ölü (1886)
Hacle (1886)
Bir Sefilenin Hasbihali (1886)
Bla'dan Bir Ses (1911)
Validem (1913)
İlham-ı Vatan (1918)
Tayfalar Geçidi (1919)
Ruhlar (1922)
Garam (1923)
İçli Kız (1874)
Sabrü Sebat (1875)
Duhtr-i Hindu (1875)
Nazife yahut Feda-yı Hamiyet (1876 - 1919)
Tarık yahut Endülüs Fethi (1879 - 1970)
Eşber (1880, 1945)
Zeynep (1908)
Macera-yı Aşk (1910)
İlhan (1913)
Tarhan (1916)
Finten (1918, 1964)
İbn Musa (1919 - 1928)
Yadigar-ı Harb (1919)
Hakan (1935)

Kabala Yahudi Kadim Mistik Öğretisi

Yahudi mistisizmi 4000 yılı aşkın bir süredir, tüm ezoterik öğrencileri derinden etkilemektedir. Kabala öğreti son 2000 yıllık süreçte yazıya geçirilmiş ve bu konuda pek çok kitap yazılmıştır. Ancak bunların çoğunun ortak sorunu belirli bir kesim hariç anlaşılmaz olmalarıdır. Elinizdeki kitap bu sorunu aşmak için herkes tarafından olabildiğince anlaşılabilir ve açıok seçik olarak kaleme alınmıştır. Kaba la öğretisi, hem antik felsefeye hem de çağdaş felsefe ye zengin anlayışlar kazandırmıştır. Felsefe, psikoloji ve dine Kabala sembollerinin merceği ile bakıldığında, daha derin anlamlar ortaya çıkar. Bunun sonunda bu kadim mistik hazine, çağdaş ve postmodern felsefe yaklaşımı ile psikoloji ve tanrıbilim için de yer bulabilir. Ayrıca Kabala'nın altyapısı akılsal bir yaklaşımla günümüze de uyarlanabilir. Bir örnek vermek gerekirse, Kabala'nın kaynaklarından Sefer Yetzirah'da anlatılan Evren Yaratılış süreci, modern bilimin benimsediği Big-Bang teorisi ile bire bir benzerlik göstermektedir. 

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu 5 ağustos 1893 yılında İstanbul’da doğdu. Babasının adı Saraçzade Ali Rıza Bey, annesinin adı Emine Seniye’dir. Büyükbabası Hanya eşrafından Saraçzade Ahmet Ağa, anne tarafından dedesi, Sultan Abdülaziz döneminde Mızıka-yı Humayun’da görevli Miralay Hurşit Bey’dir.

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu ilk ve orta öğrenimini Şemsül-mekatip’te yaptı. 1913 yılında Moda’daki Jules Faure Fransız Lisesini birincilikle bitirip bakalorya sınavını vererek mezun oldu. Daha sonra Robert Koleji’nin mühendislik kısmına devam ettiyse de Birinci Dünya Savaşı’ nın çıkması üzerine 1914 yılında askere alındı. Askerlik görevini 1914- 1918 yılları arasında İstanbul Merkez Postahanesi’nde Askeri Sansür Heyeti’nde yaptı.
Çalışma hayatına ileri derecede Fransızca bilgisi dolayısıyla Osmanlı Bankası’nda memur olarak başladı. Profesyonel gazeteciliğe adımını atmadan önce İşkodra vali ve kumandanı Bedri Paşa’nın oğlu Selahaddin ile İstanbul’da Fransızca Le djin (cin) dergisini çıkarır.

Amatör olarak yaptığı bu gazetecilik denemesinden sonra, askerlik döneminde Askeri Sansür Heyeti’nde beraber çalıştığı arkadaşı Ahmet Hilali’nin tavassutuyla 1918 yılında Tevhid-i Efkar gazetesine mütercim ve Beyoğlu muhabiri olarak gazeteciliğe ilk adımını attı. Kısa bir zaman sonra Tevhid-i Efkar’dan ayrılıp aynı görevle İkdam daha sonra da Tercüman-ı Hakikat gazetesinde çalışır. 1919 yılında yakın arkadaşı Sami Karayel’in İleri gazetesine geçmesiyle kendisi de bu gazetede görev alır. 1922 yılında İzmir’in Yunan işgalinden kurtulmasıyla aralarında Hakkı Tarık Us’unda bulunduğu dört kişilik gazeteci heyetiyle İzmir’e gider.

Burada çıkmakta olan Anadolu gazetesini İstanbul gazeteleri ayarında bir gazete yapmak amacıyla İzmir’e yerleşir ve Anadolu gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğüne getirilir. Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu İzmir’ de bulunduğu yıllar içinde Anadolu gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğünü yapmakla beraber Haftalık Resimli İzmir ve Resimli yurt dergilerini çıkarır. 1927 yılında yaklaşık beş yıl kaldığı İzmir’den İstanbul’a döner. 1929 yılında İstanbul’da Parmak izi dergisini çıkarır.Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu 6 mayıs 1938 yılında Yeni Sabah gazetesini çıkarır. Yeni Sabah gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğünü ilk çıktığı yıllarda İlhami Safa yapar. 1939 yılında Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu İlhami Safa’nın hisselerini satın alarak gazetenin tek sahibi olur. 1948 yılının Ekim ayında Yeni Sabah’ta yayınlanan bir yazıdan dolayı Basın Kanunu gereğince dört ay hapis cezasına çarptırılır. Bu arada Yeni Sabah gazetesi Safa Kılıçlıoğlu’nun eline geçer.

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu 1948 yılından sonra hayatının geri kalan ömrünü Bostancı’daki iki katlı ahşap köşkünde geçirmiş, yazı hayatından kopmamış fakat aktif gazetecilikten emekli olmuştur.

1972 yılının baharında mesane yollarındaki rahatsızlık dolayısıyla Amerikan Hastanesinde tedavi gören Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, taburcu edildikten kısa bir zaman sonra 31 Haziran 1972 günü aniden rahatsızlanarak vefat etmiştir. 2 Temmuz 1972 günü Bostancı camiinde kılınan cenaze namazından sonra Yakacık’taki aile mezarlığına defnedilmiştir.

1918 yılından ömrünün son günlerine kadar yazı hayatının içinde olan Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu’nun gazete ve dergilerde yayınlanmış yüzlerce yazısı yanında tarih ve denizcilik konusunda yayınlanmış 7 kitabı bulunmaktadır. Saraçoğlu’nun kitapları şunlardır.

1. Torlakyan’ın Muhakemesi, İstanbul, 1922.
2. Gazi Gemilerimiz., İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1953.
3. Çanakkale Zaferi: 5-18 Mart 1915, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1953; İkinci Baskı, Düşman Geliyor Top Başına-Çanakkale Deniz Zaferi 18 Mart 1915, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2007.
5. Fatih ve İstanbul Muhasarasında Türk Kahramanları ve Türk Kahramanlıkları, Hilmi Kitabevi, 1953; İkinci Baskı, Fatih ve İstanbul’un Fethi, Şema Yayınları, İstanbul, 2006.
4.Kahraman Gemicilerimiz., İnkılap Kitabevi , İstanbul, 1954.
5.Gazi Hamidiye’nin Şanlı Maceraları, Gün Yayınevi, 1960; İkinci Baskı, Rauf Orbay ve Hamidiye, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2006.
6. Unutulan Meşhurlarımızdan Resneli Niyazi, Şema Yayınları, İstanbul, 2006.
7. Unutulan Meşhurlarımızdan Mizancı Murad, Şema Yayınları, İstanbul, 2006.

Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu 1918 yılından itibaren başladığı gazetecilik hayatında ölümüne kadar yaklaşık 53 yıl boyunca başta Tasvir, Son Saat, Son Telgraf, Cumhuriyet , Hergün, Yirminci Asır, Tarih Konuşuyor gibi gazete ve dergiler olmak üzere bir çok yayın organında yazı yayınlamıştır. Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu yukarıda anılan gazete ve dergilerde genellikle denizcilik, yakın tarih, seyahat izlenimleri, eski İstanbul yaşantısı ile ilgili yazılar yazmıştır. Yazılarında bazen A. Cemaleddin Saraçoğlu imzasını, bazen de “ Ulğoç Aras”(Tersinden okunduğu zaman Saraçoğlu) müstearını kullanmıştır.

A.Ekrem Ünlü

İstanbul’da doğdu İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Banka müfettişliği, müdürlüğü, özel şirket yöneticiliği yaptıktan sonra halen iş yaşamını sigortacı olarak sürdürmekte. Sosyal, kültürel, spritüel, felsefî amaçlı bir çok dernek ve vakfın kurucusu, yöneticisi ve üyesi oldu. Kendini geliştirmeye yönelik araştırma ve çalışmalarını söyleşi, panel ve makalelerle izleyenler ve dinleyicileri ile paylaştı.

Aynı konularda, radyo programlarına konuşmacı olarak katıldı. 10 yıldır üzerinde çalıştığı Yahudi Kadim Mistik Öğretisi- KABALA adlı kitabı, Yeni İnsan Yayınevi tarafından basıldı, kısa sürede tükendi, e-kitap olarak okuyucuları ile buluşuyor. İkinci kitabı “Ulusların Babası İbrahim” kitabından sonra “Pratik Kabala – Gematria, Notarikon, Temurah ve Tarot” başlığı ile 3. kitabı yazım aşamasında.