1 Temmuz 2017 Cumartesi

Dil Felsefesine Giriş - Atakan Altınörs

Bu kitapta öncelikle, dili nesne edinen diğer bilgi dallarının çeşitliliği içinde dil felsefesinin kendine özgü sorunları ve bu sorunlar için felsefe tarihi boyunca filozoflar tarafından önerilmiş çözümler tanıtılmaktadır. Birinci bölümde dil felsefesinin ana konuları ve onları nesneleştirme tarzının dil ile ilgili diğer bilgi dallarından farkı; ikinci bölümde dil felsefesinin temel problemi olan "anlam" sorununa ilişkin çözüm önerileri; üçüncü bölümdeyse Antik Çağ'dan yirminci yüzyıla kadar geçen dönemdeki çeşitli filozofların dil anlayışları arasından seçilmiş örnekler yer almaktadır.

Caner Taslaman

Caner Taslaman, ilk, orta ve lise eğitimini doğduğu şehir olan İstanbul'da bitirdi. Kimya mühendisi bir annenin ve doktor bir babanın oğlu olarak küçük yaşlardan itibaren doğa bilimleri ile ilgilendi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde üniversite eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi sırasında antropoloji, din sosyolojisi, bilgi sosyolojisi gibi alanlarla ilgilendi.

Marmara Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri bölümünde, Big Bang Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle yüksek lisans, Evrim Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle doktora derecesini kazandı.

Daha sonra ise Kuantum Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yazdığı kitapla doçent oldu, yine bilim-felsefe-din üçgenindeki çalışmalarıyla profesörlük derecesini de aldı. Ayrıca "Küreselleşme Sürecinde Türkiye'deki İslam" çalışmasıyla ikinci doktorasını İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakultesi'nde tamamladı.

İlk olarak Tokyo Üniversitesi'nde daha sonra Oxford Üniversitesi'nde post doktora çalışmaları yaptı. Harvard Üniversitesi'nde ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir akademisyen olarak bulundu. Son dönemdeki çalışmalarında ve yurtdışında bulunduğu üniversitelerde en çok odaklandığı konu modern bilim-felsefe-din ilişkisi olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde profesör öğretim üyesidir.

Bilim-Felsefe-Din İlişkisi, Küreselleşme ve İslam, Kuran ve Bilim, Din Felsefesi, Bilim Felsefesi, Fizik Felsefesi ve Biyoloji Felsefesi en çok ilgilendiği alanlardır.

Türkçe, İngilizce ve Boşnakça olarak yayımlanmış kita?ları ve makaleleri bulunan Taslaman, şu anda 'modern bilim, felsefe ve din ilişkisi' ile 'küreselleşme ve İslam' konuları üzerinde çalışmalarda bulunmakta ve özellikle "Küreselleşme ve İslam", "hurafeler ve din", "Kuran ve bilim", "Türk halkının din algısı", "modern fiziğin felsefi ve teolojik sonuçları", "din felsefesi", "bilim felsefesi", "biyoloji felsefesi" ile özellikle ilgilenmektedir. Çeşitli televizyon ve radyo programlarında, din ve bilim tartışmaları üzerine görüş bildirmektedir.

Ateizmi Anlamak - Aydın Türk

Toplumsal muhalafet denilince aklımıza gelen politik gruplar genelde sol cenahın çeşitli ideolojileri (Marksizm, Leninizm, Liberterizm vs) ile yeni sosyal hareketleridir (feminizm, GLBT hareketi, hayvan özgürlük hareketi vs).

Bu politikaları savunup, gündelik ya da siyasi mesaisinin çoğunu bu mücadelelere adamış bir çok aktivistin ve eylemcinin aklına, ateizmi yukarıdaki sosyal hareketler listesine eklemek gelmez. Kimi, yavan bir şekilde, ekseri yanlış okunan, Marks'ın o ünlü sözünü anımsatır, kimi de 'gönül meselelerinin' güncel ve kuramsal siyasete girmemesi gerektiğini düşünür.

Dahası, tüm bu siyasi tartışmaların ötesinde, ateizm bir düşünce ve felsefe olarak ele alınmaz birçok siyasi çevrede.Bu eser, Türkiye düşünce dünyasında bir ilk. Ünlü bir kaç yabancı yazarın çevirisiyle İslam'daki çelişkileri sıralayan bir kaç eseri saymazsak, dinlerden bağımsız ve dinlerin ötesinde, ateizmin bir düşünce olarak anlatıldığı ve savunulduğu ilk kitap, bu.

Biz, Propaganda Yayınları olarak, uzunca süredir yazarın elinde bekleyen bu kitabı okurla buluşturabildiğimiz için mutluyuz. Umuyoruz ki bu kitapla birlikte ateist düşüncenin derinlikleri daha kolaylıkla görülecek, dinsiz yaşamın kuramsal, politik ve gündelik hayattaki yansımaları daha da berraklaşacaktır.

Rüzgarda Yapraklar - Adonis

Adonis Rüzgarda Yapraklar, yazarının asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan Adonis Arap şiirinin büyük ustalarındandır. Kitabın ilk basımı 1998 yılında yapılmıştır. Çevirisi Metin Fındıkçı tarafından yapılmıştır. Güzel bir şiir kitabıdır tavsiye ederiz.

İçindekiler:
ÖLÜM ŞİİRLERİ
TOPRAĞIN SÖYLEDİĞİ
GÜNEŞ
ÖLÜM
GİZ
İKİ ÖLÜM ŞARKISI
BENİM VE GÖZLERİMİN ARASINDA
AŞK ARASINDA
SON DEDİKLERİ NEREDE
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
MEZAMİR
NAĞME
TEKRARLANAN YALNIZLIK
İKİNCİ TOPRAK
TANINDI
GİDEN
SUSKUNLUKTAN SONRA
YARATTIĞIM TOPRAK
TANIKLIK (Düş)
RÜZGÂRDA YAPRAKLAR
BOŞLUK
DEVRİMCİ
GÖNDERİLEN KÜL
MEZAMİR
1-RÜYA
2- GARİP ŞARKI
3- YAŞAYAN KÜL
4- GÖNDERİLEN GÜZEL SÖZÜN
İLK TANIK
İKİNCİ TANIKLIK
ÜÇÜNCÜ TANIKLIK
DÖRDÜNCÜ TANIKLIK
TUHAF KASİDE
SON GÖKYÜZÜ
ELLERİMDE UYUR
GÖZLERİNDE TAŞIR
KAYIP
TAŞ
SÜRÇEN
TEK GÖZLÜ
GÜNAHLAR SARDI
ÇOCUKLUĞUM
KİMLİK ,
BENİM GİZİM
BİZİ BIRAKANI GÖRDÜM
HAFTANIN YEDİNCİ GÜNÜ
RÜYA
CESARETİN GÖZYAŞI
BANA SINIR YOK
YALNIZ TOPRAK
SİZE SÖYLEDİM
AVUCUNDA GÖRÜYORSUN
GÜNLER
BÜYÜLÜ TOPRAK
SU İPİMİ KOPARDI
KAPI
SEN KİMSİN?
YENİ AĞIT
ÖLÜSÜ OLMAYAN AĞIT
SÖYLENCEDEKİ AĞITIN ÖMRÜ
EBU NEVVAS’IN AĞITI
HALİÇ’İN AĞITI
MÜJDENİN AĞITI
AĞIT
GECE VE GÜNDÜZ BÖLGESİNDEKİ TAHAVVÜLLER VE HİCRET KİTABI 1970-1971
GECE VE GÜNDÜZÜN AĞAÇLARI
GÜNEŞİN AĞACI
İŞARETLER ARZUNUN AĞAÇLARI
ATEŞİN AĞAÇLARI
SABAHIN AĞAÇLARI
KAYBOLAN BÜYÜ
SARKAN AĞAÇLARIN DALLARI
ÜZÜNTÜ AĞAÇLARI
ATMACA
ATMACANIN GÜNLERİ
ATMACA BAŞKA BİR YERE YÖNELİR
1- GÖZYAŞI MEVSİMİ
2-MERDİVENLERİ AYRILAN ÖLÜM BURÇLARI
3- FOTOĞRAFI YIRTILAN GEÇMİŞ

Ölü Ruhlar - Abbas Maroufi

2007 yılında İngiltere'de en iyi yüz kitap arasına giren "Ölü Ruhlar", insanın yalnızlık duygusunun altında yatanları oldukça sert bir şekilde bize gösteriyor. İran'da bembeyaz karlar altında bir şehir... Sert bir iklimin, çetin doğasında, buz tutmuş öfkelerine hapsolmuş, yalnızlıklarında kaybolmuş, kendi kendini tüketen bir aile... Ve bu aileyi oluşturan bireylerin, okuyanların yüreğini titreten buruk hikâyeleri. Ödüllü İranlı yazar Abbas Maroufi, okurlarına büyülü bir senfoninin eşliğinde her karesini gözlerinizde canlandırabileceğiniz görsel bir anlatımla tam bir edebiyat şöleni yaşatıyor. Evet, itiraf etmeliyiz ki "Ölü Ruhlar" bir şaheserdir.

Bülent Şener

Dr. Bülent Şener
3 Ocak 1976 tarihinde Diyarbakır’da doğdu.  Temmuz 2000’de Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden üçüncülükle mezun oldu. Yüksek lisans öğrenimini Eylül 2000-Mayıs 2005 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda tamamlayarak, “Soğuk Savaş Sonrası Değişen Güvenlik Kavramı ve ABD-AB Ekseninde Farklılaşan Güvenlik Algılamaları” başlıklı yüksek lisans teziyle “Uluslararası İlişkiler Uzmanı” ünvanını aldı.

Doktora öğrenimini Nisan 2006-Kasım 2011 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda  (Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde) tamamlayarak, “Türk Dış Politikasında Güç Kullanma Seçeneği” başlıklı doktora teziyle “Doktor” ünvanını aldı. Şubat 2012’den bu yana, Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır.

Türk Dış Politikası, Terörizm ve Güvenlik konularında çalışmalarını yürütmektedir.

Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm - Bülent Kısa

Yazar: Bülent Kısa
Kitap: Bilinmeyen Yönleriyle Satanizm
Basım Yılı: 2003
Tür:Makale
Format: .PDF
Dil: Türkçe
Boyut: 2 MB
Satanizm 90′lı yılların başlarından itibaren Türkiye’de adı duyulur ve zaman zaman da gündemi fazlasıyla işgal eder hale geldi.

Satanizm’den fazlasıyla bahsedilmesine ve dönem dönem de, basının da abartması ile “Savulun Satanizm geliyor” şeklinde abartılı merak ve korku dalgalarının yükselmesine rağmen görülmektedir ki, kimsenin hatta “Satanist’im” diyenlerin bir çoğunun bile Satanizm hakkında belli bir fikri ve bilgisi yok.

Satanizm, bazılarına göre bir inanç sistemi, bazılarına göre bir din, bazılarına göre bir yaşam tarzı, bir felsefe, kimine göre sapıklık ve canilik, kimilerine göreyse siyah elbiseler giyip, erkeklerin saç uzatması ya da saçlarını kazıtması, küpe takmaları, kadınların da siyah tırnak cilaları kullanmaları ve metal müzik dinlemeleri.

Satanizm tam olarak nedir? Bu soruya bir, iki kelime ile cevap verebilmek için insanın Satanizmi hiç bilmemesi ve kulaktan dolma yarım yamalak bilgilerle konuşuyor olması gerekiyor. Satanizm için kısaca “Şeytan tapımı” deyip geçmek de mümkün.

Fakat bu da tam bir cevap olmuyor.

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri - Abdülbaki Golpınarlı

Büyük Devrimci Atatürk'ün önderliğindeki Türkiye'de, 1927-1931 yıllarında, ilkokulların 3., 4. ve 5. sınıflarında okutulan Din Dersleri kitaplarını, tek bir kitapta toplayarak sunuyoruz. Kitapların başlığında, "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" yazıyor.

Bu başlık şöyle de okunabilir: Kemalist Cumhuriyet'in çocuklarına öğrettiği din dersleri... Örneğin 3. sınıf kitabının başında yer alan, Din Dersleri Programında, şu talimat yer almaktadır: "Yalnız tarihi hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır." 5. sınıf kitabının "Din İşleri Dünya İşlerinden Ayrıdır" başlıklı bölümü ise, Cumhuriyet Devrimi'nin laiklik anlayışını, çok güzel anlatmaktadır. İslamiyette ruhban sınıfının bulunmadığı sürekli vurgulanmaktadır.

Din Dersleri, dini imanla birlikte, milli imanı ve Cumhuriyet Devrimi'ne bağlılığı işlemektedir. Vatan ve millet sevgisi, bilimin yol göstericiliği, akılcılık, bağnazlığın ve hurafenin reddi, kardeşlik, eşitlik, hoşgörü, elbirliği, kamuculuk, dayanışma, temizlik gibi Cumhuriyet değerleri aşılanmaktadır.
   
Kaynak Yayınları olarak, bu kitabı yayımlarken, aynı zamanda bir kampanya da başlatıyoruz: Din dersleri kitapları değiştirilmeli ve ilkokullarda Atatürk döneminin din dersi olan elinizdeki kitap okutulmalıdır.

Abdülbaki Gölpınarlı

MUALLİM ABDÜLBAKİ (GÖLPINARLI)
(12 Ocak 1900, İstanbul - 25 Ağustos 1982, İstanbul)

Babası Ahmet Agâh Efendi, Rusçuk'ta Ahmet Midhat Efendi'nin yanında yetişen, uzun yıllar Tercümanı Hakikat'te çalışan, basın mensupları arasında "Şeyhülmuhabirin" ve "Baba" diye anılan bir gazeteciydi. Azerbaycan, Gence'nin Gölpınar köyünden göç etmişlerdi.

Gölpınarlı, babasının ölümü üzerine Gelenbevi İdadisi'nin son sınıfından ayrılmak zorunda kaldı, bir süre kitapçılık ve ilkokul öğretmenliği yaptı. 1927'de Erkek Muallim Mektebi'ni, 1930'da İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. Konya, Kayseri, Balıkesir ve Kastamonu liseleri ile İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde edebiyat dersleri verdi. Edebiyat Fakültesi'nde metinler şerhi okuttu. Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde İslam-Türk tasavvuf tarihi ve edebiyatı okuturken (1945) Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı. 10 ay hapis yattıktan sonra aklandı görevine geri döndü. 1949'da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Gölpınarlı, 1927-1933 yılları arasında ilkokullar için uzun süre okutulan ders kitapları yazdı. Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri bunların en başta gelenleridir. Türkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası ve Şarkiyat Mecmuası gibi yayın organlarında edebiyat tarihi ve futüvvetle ilgili çok sayıda makale yayımladı, Türk Ansiklopedisi ile İslam Ansiklopedisi'ne çeşitli maddeler yazdı. Melâmilik ve Melâmiler (1931) ve Kaygusuz-Vizeli Alâeddin'den (1933) sonra, 1936'da doktora tezi olarak hazırladığı Yunus Emre, Hayatı Sanatı, Şiirleri'ni yayımladı. Onu Yunus Emre ile Âşık Paşa ve Yunus'un Batıniliği (1941) ve Pir Sultan Abdal (1943; Pertev Naili Boratav ile birlikte) izledi. Gölpınarlı, Celaleddin Rumi'nin (Mevlânâ) Mesnevi'sini (1941-46, 6 cilt) Türkçeye çevirdi. Yunus Emre Divanı'nı (1948, 2 cilt) yayıma hazırladı.

Gölpınarlı'nın 1945'te yayımladığı Divan Edebiyatı Beyanındadır'da yer alan edebiyat eleştirisi tartışmalara yol açtı. Kitabın savına göre divan edebiyatı İran edebiyatının kötü bir taklidiydi; toplum sorunlarıyla ilgilenmiyor, insanları uyuşukluk ve tembelliğe iterek hayalcilik ve kadere boyun eğmeye özendiriyordu. Gölpınarlı, Mevlânâ Celaleddin (1951), Mevlânâ'dan Sonra Mevlevilik (1953), Mevlevi Adap ve Erkânı (1963) ve Mesnevi Şerhi'nde (1973, 6 cilt) Mevleviliğin dünya görüşünü işleyerek yorumladı. Tasavvuf, tasavvuf edebiyatı, mezhepler ve tarikatlar konusunda da Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1958), Alevî, Bektaşî Nefesleri (1963), 100 Soruda Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar (1969), 100 Soruda Tasavvuf (1969), Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi (1972), Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (1977) gibi geniş kapsamlı çalışmalar yayımladı. Öbür yapıtları arasında Şeyh Galip, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Nailî-i Kadim, Hayatı, Sanatı, Şiirleri (1953), Kaygusuz Abdal-Hatayi-Kul Himmet (1953), Nesimî-Usulî-Ruhî( 1953), Divan Şiiri (1954-55; 4 kitap), Oniki İmam (1958), Nasreddin Hoca (1961), Yunus Emre, Risâlat al-Nushiyye ve Divan (1965), Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin (1966), Hz. Muhammed ve İslam (1969), Şeyh Galip, Seçmeler (1971), Hurufilik Metinleri Katalogu (1973), Hayyam ve Rubaileri (1973), Müminlerin Emiri Hz. Ali (1978), Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik (1979) sayılabilir. Gölpınarlı'nın ayrıca bir Kur'an çevirisi (Kur'an-ı Kerim ve Meali, 1955) vardır.

Refik Halid Karay

1888'de İstanbul'da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.

1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.

Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son
buldu (1918).

Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.

Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.

ESERLERİ
Romanları:
  • İstanbul’un İçyüzü,
  • Yezidin Kızı,
  • Çete, Sürgün,
  • Anahtar,
  • Bu Bizim Hayatımız,
  • Nilgün 1-2-3,
  • Yeraltında Dünya Var,
  • Dişi Örümcek,
  • Bugünün Saraylısı,
  • İkibin Yılın Sevgilisi,
  • İki Cisimli kadın,
  • Kadınlar Tekkesi,
  • Karlı Dağdaki Ateş,
  • Dört Yapraklı Yonca,
  • Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:

  • Memleket Hikâyeleri,
  • Gurbet Hikâyeleri.
  • Kirpinin Dedikleri,
  • Ago Paşa’nın Hatıraları,
  • Ay Peşinde,
  • Sakın Aldanma İnanma Kanma,
  • Tanıdıklarım,
  • Guguklu Saat,
  • Bir Avuç Saçma,
  • Bir İçim Su,
  • İlk Adım,
  • Üç Nesil Üç Hayat,
  • Minelbab İlelmihrab

Anahtar - Refik Hailt Karay


KİTABIN ADI
ANAHTAR
KİTABIN YAZARI
REFİK HALİT KARAY
YAYIN EVİ
İNKILAP YAYIN EVİ
BASIM YILI
1992
KİTABIN KONUSU         
Kitap konu olarak toplumda ailede yaşanan çeşitli sorunların aileyi nerelere götürdüğünü anlatır.

KİTABIN ÖZETİ                               
Olay İstanbulun boğaz’a bakan yalılarında yaşayan insanlar arsında geçmaktedir. Kenan hali vakti yerinde işinde niyazında bir memurdur .  perihan isminde bir kadınla evlidir yalnız kenan’ın aldatılma korkusu vardır. Bir gün Kenan oturdukları köşkün anahtarını kaybeder ; ama evin sahibi olduğu için ne karısına ne de hiz metçiye anahtarı kaybettiğini bir türlü söyleyemez. Bu neden yeni bir anahtar yaptırmanın bütün işleri yoluna koyacağını düşünür. Aklına hemen karısının bir anahatrı daha olabileceği gelir ve karısına ait olan eşyaları karıştırmaya, anahtarı bulamk için etrafı döküp saçmaya başlar. En sonunda karısının eski çizmelerinin arasında bir konak kapısı anahtarı bulur. Her şey tamamdır ama ne de olsa karısına  bir şey çaktırmamak lazımdır ve hemen etrafı toplamaya baslar.

Ertesi gün işe giderken yolunun üzerindeki bir çilingire gider ve anahtarı yapmasını rica eder. Çilingir en erken yarın yapabileceğini söyler; ama Kenan bir yolunu bulup çilingiri anahtarı aksma yapmaya ikna eder nede olsa aksama eve kendi anahtarı ile girmek ister.        

Aksam olur ve Kenan eve gitmek üzere evin yolunu tutar. İçinde tahmin edemediği çeşitli korkular ve kaygılar vardır. Eve geldiğinde evin görkemli kapısı önünde uzanmaktadır. Anahtarı, kafasından geçen bin bir türlü kaygıya rağmen cebinden çıkarır ve kapıyı açmayı dener. Fakat korktuğu başına gelmiştir anahtar kapıyı açmamaktadır ama neden?

Belkide yanlış anahtarı aldı ve yanlış anahtar kopyalandı ya da… perihan o anahtarla başka bir yerlere kimbilir başka birilerinin evlerine gidiyordur diye düşünür. İçini tümbenliğini bir gariplik bir tuhaf korku kaplamaya başlar. Ve etrefında ki herkesten şüphelenmeye başlar. Karısının arkadaşlarından kendi arkadaşlarından ve hatta arasıra kendinden bile şüphelenir. Neden böyle bir şüphecilik içine düşmüştür bir anahtar neden onu bu kadar zorluklara sürükler onu çözmeye çalışır. En sonunda bir gün bu gereksiz düşüncelerinin yersiz olduğuna karar verir.

Bir gün Kenan çok fena bir şekilde hastalanır ve tüm hayatı bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçer. Bu kuruntuları yıllardır aynı yastığa baş koyduğu karısını alacak onu Kenan’dan uzaklaştıracak duruma gelir . kendinden utanır.

Perihan Kenan’ı ziyaret etmeye gelir. Kenan neredeyse Perihan’ın yüzüne bakamayacak kadar utanıyordur ve dayanamaz anahtarın nerenin anahtarı olduğunu sorar.  Perihan aniden bir kahkaha patlatı verir. Kenan hemen gücenir çünkü böylesi hayati bir önem taşıyan konu nasıl olurda bir kahakaha sebebi olabilir. Perihan durumu ona iyileşince anlatacağını açıklar.

Kenan iyileşir. Perihan onu doğruca Boğaza ,bir Boğaz yalısına götürür. İşte merak ettiğin anahtar bu yalının kapılarını açıyor der ve şehirden kaçmak için bu yalının anahtarını hatıra olarak aldığını söyler. Kenan aniden Perihan’a sarılır ve gözlerinden süzülen yaşlara hakim olamaz ve artık bu yalıda yaşamaya karar verirler. 

KİTABIN ANA FİKRİ
Kitap herne olursa olsun insanlara ön yargı ile yaklaşılmaması gerektiğini anlatmaya çalışır.

KİTAP OLAYLARI VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
KENAN: Kenan hali vakti yerinde iyi bir devlet memurudur. Oldukça varlıklıdır ve perihan adında bir karısı vardır.
PERİHAN: Perihan daha önce bir evlilik geçirmiş olan fakat aradığını bulamayan bir kadın aynı zamanda Kenan’ın karısıdır.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitap seçilen bir aşk konusu olarak ilk başta romantik eserleri okumasını seven okur severlere seslenir ama ilerleyen safhalar onu neredeyse karamsarlığın hakim olduğu bir polisye romanına çevirir. Kitap konular arsına sıkıştırılmışolan karamsar şüpheler nedeni ile akıcılığını kaybeder ve sıkıcı bir edaya bürünür. Yazar mekanları ve kişileri oldukça iyi seçmiştir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA
Refik Halid Karay
1888'de İstanbul'da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.

1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.

Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son
buldu (1918).

Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.

Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.

ESERLERİ
Romanları:
  • İstanbul’un İçyüzü,
  • Yezidin Kızı,
  • Çete, Sürgün,
  • Anahtar,
  • Bu Bizim Hayatımız,
  • Nilgün 1-2-3,
  • Yeraltında Dünya Var,
  • Dişi Örümcek,
  • Bugünün Saraylısı,
  • İkibin Yılın Sevgilisi,
  • İki Cisimli kadın,
  • Kadınlar Tekkesi,
  • Karlı Dağdaki Ateş,
  • Dört Yapraklı Yonca,
  • Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:

  • Memleket Hikâyeleri,
  • Gurbet Hikâyeleri.
  • Kirpinin Dedikleri,
  • Ago Paşa’nın Hatıraları,
  • Ay Peşinde,
  • Sakın Aldanma İnanma Kanma,
  • Tanıdıklarım,
  • Guguklu Saat,
  • Bir Avuç Saçma,
  • Bir İçim Su,
  • İlk Adım,
  • Üç Nesil Üç Hayat,
  • Minelbab İlelmihrab

Atakan Altınörs

Eğitim Geçmişi    :
28 Haziran 2012 Felsefe Doçenti – Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı
2004-2008 Felsefe Doktora – Galatasaray Üniversitesi İstanbul
1997-1998 Burslu – Université de Bourgogne Dijon
1994-1997 Felsefe Yüksek Lisans – Uludağ Üniversitesi Bursa
1990-1994 Felsefe Lisans – Uludağ Üniversitesi Bursa

Mesleki Geçmişi :
2012-devam Öğretim Üyesi Galatasaray Üniversitesi
2002-2012 Öğretim Görevlisi Galatasaray Üniversitesi
1998-2002 Öğretim Görevlisi Uludağ Üniversitesi Bursa
1994-1998 Araştırma Görevlisi Uludağ Üniversitesi Bursa

Verdiği Dersler    :
Dil felsefesi, Felsefe tarihi metinleri, Felsefede metin çözümlemeleri, Felsefi antropoloji, Felsefeye giriş

Kitap
Altınörs Atakan, İdealar ve Dil Bağlamında Locke ile Leibniz,  Eflatun (Efil) yay., Ankara: 2009
Altınörs Atakan, 50 Soruda Dil Felsefesi, Bilim ve Gelecek Kitaplığı yay., İstanbul: 2012

Makale
Altınörs, S.A., 2012, Bahar, AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, sayı: 52, İstanbul, Ernest Renan’ın Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı
Altınörs, S.A., 2011, Güz, EKEV AKADEMİ DERGİSİ, sayı: 49, Erzurum, Platon ile Aristoteles’in retorik anlayışlarının karşılaştırılması
Altınörs, S.A., 2011, SYNERGIES TURQUIE, sayı: 3, İstanbul, La Critique faite par Leibniz a l’approche lockeenne du probleme de l’origine des mots
Altınörs, S.A., 2011, Kış, KUTADGUBİLİG DERGİSİ, sayı: 19, İstanbul, Condillac’ta düşünce-dil ilişkisi
Altınörs, S.A., 2010, Ocak, ETHOS FELSEFE DERGİSİ, cilt: 3, sayı: 1, Berkeley’in dil ve anlam yaklaşımı üzerine bir inceleme
Altınörs, S.A., 2010, Yaz, ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, sayı: 28, Kayseri,: Düşünce ile dil arasındaki ilişkiye Descartes’ın yaklaşımı
Altınörs, S.A., 2010, Temmuz, FELSEFE DÜNYASI DERGİSİ, sayı: 51, Ankara, Bir ideal dil projesi olarak characteristica universalis
Altınörs, S.A., 2010, Güz, KUTADGUBİLİG DERGİSİ, sayı: 18, İstanbul, Bergson’un bir imkan ve engel olarak dil anlayışı
Altınörs, S.A., 2010, Aralık, Felsefe Dünyası Dergisi, sayı: 52, Ankara: BİR DİL FİLOZOFU OLARAK ROUSSEAU
Altınörs,S.A., 2008, Güz, FELSEFE DÜNYASI DERGİSİ, sayı: 48, Ankara, Kelimelerin Keyfiliği Düşüncesine Condillac’ın İtirazı
Altınörs, S.A., 2012, İlkbahar-Yaz, CIVILACADEMY DERGİSİ, cilt: 9, sayı:1-2, İstanbul, Herder’in Gençlik ve Olgunluk Dönemlerinde Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı,
Altınörs, S.A., 2012, Yaz, KARADENİZ DERGİSİ, sayı: 14, Dile Davranışçı Yaklaşımlara Chomsky’nin İtirazı Üzerine
Altınörs, S.A., 2012, Güz, BİLİG DERGİSİ (SSCI index), sayı: 62, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklaşımı

Bildiri
Altınörs,S.A., 2010, Mart, Türkiyede Felsefenin Geleneği ve Geleceği, İstanbul Üniversitesi: Üniversitelerdeki felsefe öğretiminde, lise müfredatı kaynaklı klişelerin oluşturduğu engeller üzerine gözlemler, (sayfa 321-328) bildiri metinleri kitabı: İstanbul Üniversitesi yay. (yayın no: 5056), 2012.
Altınörs,S.A., 2008, ODTÜ Anlam Kongresi, Ankara: Locke’un Anlam Teorisinde Kelimelerin Müphemliği, bildiri metinleri kitabı: Anlam Kavramı Üzerine Yeni Denemeler, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2010.

Çeviri
René Descartes, Metot Üzerine Konuşma, Paradigma yay., İstanbul, 2011
Jean Didier, John Locke Paradigma yay., İstanbul, 2009
Alfred Fouillée, Descartes, Eflatun (Efil) yay.,  Ankara,  2009
Emile Boutroux, Leibniz: Hayatı ve Felsefesi, Paradigma yay., İstanbul, 2009
Nayla Farouki, İdea Nedir?, Say yay., İstanbul, 2009
(Derleme), Analitik Felsefe, Say yay., İstanbul, 2008
Olivier Abel, Jerome Porée, Ricoeur Sözlüğü, Say yay., İstanbul, 2011
G. W. Leibniz, Monadoloji-Metafizik üzerine Konuşma, Doğu-Batı yay., Ankara, 2011
Henri Bergson, Metafiziğe Giriş, Paradigma yay., İstanbul, 2011
René Descartes, Hakikatin Araştırılması-Dünya ya da Işık Üzerine Deneme, Paradigma yay., İstanbul, 2011
Ernest Renan, Dilin Kökeni Üzerine, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2011
(Umut Öksüzan ile ortak çeviri) Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı IV: Öykülenen Zaman, Yapı-Kredi yay., İstanbul, 2013
Jean-Gérard Rossi, Analitik Felsefe, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2013
Pascal Picq ve diğerleri, Dilin Kökenleri, Bilge Kültür Sanat yay., İstanbul, 2013

30 Haziran 2017 Cuma

Alper Sedat Aslandaş

1965’te Bünyan’da doğdu. Bünyan Lisesi’nden sonra 1986’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1986 -1993 yılları arasında Serbest Avukatlık görevini yürüttü.  1993 yılında  Türkiye Büyük Millet Meclisi Hukuk Müşavirliği görevine başladı. Serbest  araştırmacılık ve CHP Meclis Grubu Hukuk Danışmanlığı yaptı. 1991’de “1982 Anayasasında Cumhurbaşkanlığı” adlı (Baskın Bıçakçı ile ortak) çalışmasıyla Milliyet gazetesinin Sosyal Bilimler Araştırma Ödülü’nü; 1992’de “Siyasi Gelişmeler ve Demokratikleşme” adlı çalışmasıyla yine Milliyet’in Türkiye’nin Sorunları konulu Araştırma Ödülü’nü kazandı.

Halen TBMM Hukuk Müşavirliği görevini yürütmektedir.

Eseri:
Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı, Popüler Siyasî Deyimler Sözlüğü, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995.

Abdi İpekçi

1929 senesinde İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı.
Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bir müddet sonra da genel yayın müdürü oldu. 1961 senesinden 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikesi, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu.

1 Şubat 1979 gecesi İstanbul’daki evinin yakınlarında kimliği meçhul kişi ya da kişiler tarafından öldürüldü.

ESERLERİ
Afrika (1955),
İhtilalin Iç Yüzü (Ö. S. Coşar'la birlikte, 1965),
İnönü Atatürk'ü Anlatıyor (1968),
Liderler Diyor ki (1969),
Dünyanın Dört Bucağından (1971),
Başbakan Ecevit'le Sohbet (1974),
Anayasa, Yasalar, Devlet (1982),
Banş, Demokrasi, Ôzgürlük (1982), Sadun Tanju/ Eski Dostlar (Ara Güler'in fotoğraflarıyla, 2002).

Abbas Maroufi

17 Mayıs 1957’de Tahranda dünya gelen Maroufi, ilk orta lise eğitimini aynı şehirde tamamladıktan sonra Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatoloji bölümünden mezun oldu. Çeşitli liselerde edebiyat öğretmeni olarak görev yaptığı sıralarda gazetecilik ve senaristlik de yapan yazar, özellikle tiyatro alanında yazdığı piyeslerle ülkesinde adından söz ettirdi.

Edebiyat çalışmalarına ünlü edebiyatçı Huşeng Gülşiri gözetiminde devam eden Maroufi’nin Güneşin Gözü Önünde adlı ilk toplu öyküleri 1980’de yayımlandı. 1990’da Gerdun adlı sanat edebiyat dergisi çıkardı. Kısa süre sonra dergi kapatıldı ve yayın yönetmeni Maroufi yargılanıp hapis cezasına çarptırıldı. 1992’de Iran Çağdaş Yazarlar Birliği Başkanlığını üstlendi.

Ölü Ruhlarla dünyada adını duyurmayı başaran yazar, ülkesinde gördüğü baskı nedeniyle siyasi sığınmacı olarak Almanya’ya yerleşti. Bu ülkede çeşitli edebi aktivitelerde bulundu. Halen İngiltere’de, diasporada yaşayan Maroufi, Sadık Hidayet Sanat Edebiyat Akademisi’nin kurucusu olup bu akademinin başında bulunuyor.

İngiltere’nin ünlü Cant Berlin semtindeki akademide edebiyat çalışmalarını sürdürmekte olan yazarın; Ölü Ruhlar, Ferhat’ın Naaşı, Yorgun Sene ve Feridun’un Üç Oğlu Vardı adlı başlıca roman çalışmalarının yanı sıra En iyi Son Nesil, Yasemin Kokusu, Mavilikler Adasına Gidenler, O Altmış Bin, O Altmış Kişi adlı toplu öykü ve Nereye Kadar Benimlesin, Dili Bay ve Ahu, Sarkık Anılarımız başta olmak üzere çeşitli tiyatro oyunları vardır.

Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

KİTABIN KONUSU:
Mümtaz’ın Nuran’a olan aşkının öyküsü.
KİTABIN ÖZETİ:
Mümtaz ve Suat'ın Nuran'a olan aşklarıdır öykünün merkezi. Mümtaz ve Nuran birbirini sevmekte ve evlenmeyi tasarlamaktadırlar. Ümitsizliğe düşen Suat ise kendini asarak intihar eder. Bu trajedi nedeni ile Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın iç dünyası yıkılmıştır. Radyoda II.Dünya savaşının başladığı haberi verildiği sırada, Suat'ın hayalini gören Mümtaz merdiven başına yıkılır (bazı edebiyat incelemecileri, sonda Mümtaz'ın öldüğü biçiminde yorumlar yapmış olsalar da, Tanpınar'ın metninde ölüm telaffuz edilmiyor).
Mümtaz, Beyazıt Sahaflar Çarşısında, salaş dükkanlarda, bit pazarında, Çekmece'de balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaştırırken, İstanbul'un bir kronikçisi, İstanbul'da eski zamanın donup kaldığı ve biriktiği köşelerin bir tasvircisi oluyor romanda. Huzur'un sonraki bölümlerinde Boğaz'a, zengin bir eve, sanki başka bir dünyaya geçiyoruz. Pırıl pırıl görünen modern semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olayların sonucunda yıkılır. Geçilmemesi gereken bir sınırı çiğnemiştir o!
Her yeni tecrübe gibi şahsîdir, her yeni tecrübe gibi ilktir. Mümtaz, bindiği bir Ada vapurunda Nuran’a rastlamış ve “Tehlikeli denecek derecede zengin, her ihtimale gebe, her mânasında velûd bir kadınlık hayatı(nın), bakımsız bir tarla gibi sırf kendisini işleyecek erkeğin yokluğundan yarı hülyâ, yarı verimsizliğin bütün sebeplerini kendisinde gören bir aşağılık duygusu içinde akıp gittiğini” farketmiştir. Bu tesbitin arkası kendiliğinden gelecek ve zalim bir çocukluğun ara sokaklarından geçerek kendisini İhsan’ın kollarına atan Mümtaz, fikrî zeminini sağlamlaştırmış bir insan olarak duygusal arka planını inşa etmeye soyunacaktır: “O madem ki artık benim için herşeydir, o halde bütün kâinatımla ona taşınmalıyım.” der.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Her aşkın bir ızdırap ve çilesi bazen insana mutluluk bazen de mutsuzluk verir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü, öykünün dört kahramanının, İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ın adlarıyla verilir. Ancak, romanın ana karakteri Mümtaz'dır. Yazar, diğer üç
karakteri de Mümtaz'la olan ilişkileri çerçevesinde tanıtır bize. Birinci dönem Türk romanında mekan Doğu-Batı değerlerini temsil etmek bakımından bir anlam taşıyor ve kent ikiye ayrılıyordu. İstanbul tarafının mahalleleri Osmanlı-İslam geleneklerinin, göreneklerinin değerlerinin yaşadığı semtlerdi. Beyoğlu tarafı ise kentin Batılılaşmış öteki yarısıydı. Oturulan mekan olarak konak ve apartman Doğu-Batı karşıtlığının simgesiydi. İlk dönem yazarları arasında, Doğu-Batı karşıtlığı ve kimlik sorununu, İstanbul'un farklı semtlerini karşı karşı getirerek işlemektedir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap okuyucuyu aşırı şekilde etkilememekte ve okurken insanı çok sıkmakta,bunalmaktadır.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Ahmet Hamdi Tanpınar, 1901 İstanbul doğumlu. Babasının işi gereği, ilkokuldan liseye kadar Andolu'nun çeşitli şehirlerinde sürdürdü eğitmini. İstanbul Darülfünun Edebiyat bölümününden 1923'de mezun olduktan sonra Erzurum, Konya ve Ankara'da edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler veren Tanpınar, İÜ Edebiyat Bölümü Tanzimat Edebiyatı kürsüsünde proesörlüğe seçildi. 1942-1946 yılları arasında Maraş milletvekili olduktan sonra yeniden eğitim hizmetine döndü, 1949 yılında İÜ Edebiyat Bölümü Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne getirildi. 1962 yılında kalp rahatsızlığı sonucu ölen Ahmet Hamdi, çok sayıda şiir, hikaye, roman ve deneme yazmıştı.
1949 tarihinde basılan "Huzur", Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en tanınmış romanıdır.

Ayşe Kulin

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki "Gülizar" adlı öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü’nü kazandı. 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazandı.

1996 yılında Münir Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adıl öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Fait Hikâye Armağa’nı kazandı. 1997’de yayınlanan Adı; Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi. 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik  roman olan Füreya yayınlandı.

KİTAPLARI;
* Güneşe Dön Yüzünü (1984)
* Bir Tatlı Huzur (1996)
* Adı; Aylin (1997)
* Geniş Zamanlar (1998)
* Sevdalinka (1999)

* Füreya (2000)

Ahmet Rasim

1865’ te İstanbul’da doğdu. Mahalle mekteplerinde başladığı eğitimini Darüşşafaka’da tamamladı. Bir süre gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Bir çok dergide makale, fıkra, gezi mektubu, anı türünde yazıları yayımlandı. 1927’de İstanbul milletvekili oldu ve görevini ölümüne dek sürdürdü. Servet- i Fünun döneminde yaşamış olmasına rağmen bu hareketin dışında kaldı. 21 Eylül 1932’de İstanbul’da öldü. İlk Sevgili (1891), Afife (1894), Güzel Eleni (1893), Meyl-i Dil (1897) gibi otuza yakın roman ve öyküsü ve bir çok fıkra, makale, çeşitli türlerde yazıları vardır. 

Ahmet Hamdi Tanpınar

Edebiyat dünyasının usta isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbulda dünyaya gelmiştir. Doğduğu şehirde öğrenim hayatına da başlayan Tanpınarın babası kadılık mesleğini yerine getirmekteydi. Babasının mesleğinden ötürü Ahmet Hamdi Tanpınar, Anadolu’nun birçok yerinde bulunmuştur. Eğitimini de bu şekilde başka şehirlerde sürdüren Tanpınarın annesi ise bu yıllarda yaşama veda etmiştir. Bu sırada henüz 13 yaşında olan usta kalem, annesinin ölüm hadisesini eserlerine de yansıtmıştır. Daha sonra Tanpınar ve babası Antalyaya yerleşir ve Ahmet Hamdi Tanpınar, lise eğitimini burada nihayete erdirir. Liseden sonra ise Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydolur. Tanpınarın edebiyat yaşamı için bu büyük bir adımdır. 1919 yılında kaydolduğu Edebiyat Fakültesinde hocaları arasında Yahya Kemal Beyatlı bulunmaktadır. Böylesine büyük bir şairden ders alarak Tanpınar, bu şekilde kendisini derin bir edebiyat deryasında bulmuştur. Üniversite eğitiminden ise usta kalem Tanpınar, Hüsrev ü Şirin mesnevisi üzerine hazırladığı bir tez ile bitirerek muzun olmuştur.

Ahmet Hamdi Tanpınar, şiirlerini ilk olarak Dergâh dergisinde yayımlamıştır. Üniversite mezuniyetinden sonra Tanpınar, edebiyat öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Liselerde, enstitülerde edebiyat öğretmenliği yapan Ahmet Hamdi Tanpınar, Güzel Sanatlar Akademisinde sanat tarihi öğretmenliği yapmıştır. Bu görevi Ahmet Haşimin ölümü üzerine devralan Tanpınar için böylesine önemli bir akademide hocalık yapmak büyük bir adım olmuştur. İlerleyen zamanlarda Ahmet Hamdi Tanpınar, söz konusu akademide estetik dersi de vermeye başlamıştır. Yine bu yıllarda usta yazar, mitoloji derslerini de ekleyerek kariyerinde önemli adımlarla ilerlemektedir. 1939 yılında ise Ahmet Hamdi Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atanmıştır. Edebiyat yaşamının yanı sıra Tanpınar, 1942 yılında milletvekili olarak meclise girmiştir. Bir süre bu görevi yerine getiren usta yazar bu görevinin ardından Milli Eğitim Bakanlığında müfettişlik görevini de üstenmiştir. Birçok ülkede görev yapan Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Ocak 1962 tarihinde kalp krizi nedeniyle yaşama veda etmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, yaşamı boyunca sürdürdüğü öğretme misyonunun yanı sıra roman, öykü, deneme gibi edebi türlerde eserleri kaleme almıştır. Ancak düz yazıda gösterdiği başarının yanı sıra onun şairliği de büyük bir öneme sahiptir. Hocası Yahya Kemal Beyatlı’nın da etkisi ile Tanpınar, hem klasik Türk şiirini hem de Batıda büyük yankı uyandıran birçok önemli şairi tanıma fırsatı bulmuş ve bunu şiirlerine yansıtmıştır. Şiir alanında çok fazla eseri bulunmayan Tanpınar, sayısal azlığa rağmen kaleme aldığı şiirleri ile dikkat çekmeyi başarmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, özellikle edebi eserlerinde dili kullanma biçimi ve bu konudaki ustalığıyla da anılmaktadır. Fakülte eğitim sırasında hocası olan Yahya Kemalin bu konudaki etkisini yadsımamak gerekir. Tanpınar, hocası Yahya Kemalin de etkisi ile lisanı bir musiki eseri gibi ahenk eşliğinde titizlikle ve ustalıkla kullanmıştır. Özellikle de Tanpınarın şiirinde bu durum fazlasıyla göze çarpmaktadır. Musiki özelliğinin yanı sıra Ahmet Hamdi Tanpınar resim sanatına da ilgi duymuş ve bu ilgiyi şiirlerine de ustalıkla yansıtmıştır. Şiirlerinde adeta bir tablo gibi manzaralar çizen Tanpınar, çeşitli simgeci özellikleri de yönelmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, nesirlerinde de bazı önemli hususlar dikkat çekmektedir. Bunların başında ise özellikle de Türk toplumunun o yıllarda içinde bulunduğu medeniyet karmaşası gelmektedir. Doğu Medeniyeti ile Batı Medeniyeti arasında büyük bir med-cezir hali ve bu durum sonucu toplumun yaşadığı durumlar, Tanpınarın nesirleri içinde vücut bulmuştur. Bunun yanı sıra Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde tarih de büyük bir yer tutmaktadır. Nitekim romanlarının başlıca konuları arasında Osmanlı Devletinin son dönemleri ve savaş yılları dikkat çekmektedir.

Öyküler:
* Abdullah Efendinin Rüyaları
* Yaz Yağmuru

Hikâyeler
* Mahur Beste

Romanları
* Huzur
* Saatleri Ayarlama Enstitüsü
* Aydaki Kadın

Deneme
* Beş Şehir
* Yaşadığım Gibi

Araştırma-İnceleme
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın araştırma ve inceleme kitapları yayımlandıkları tarihten itibaren günümüzü kadar hâlâ üniversitelerin ilgili bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaktadır. Tanpınar, bu özelliğiyle de günümüz eğitim hayatına ve edebiyat dünyasına ışık tutmaktadır.
* Tevfik Fikret: Hayatı, Şahsiyeti, Şiirleri
* Namık Kemal Antolojisi
* Edebiyat Üzerine Makaleler
* 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Kaynakça:
TANPINAR, Ahmet Hamdi; XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul 1967

Ahmet Haldun Terzioğlu

1960 yılında, Trabzon’un Beşikdüzü ilçesine bağlı Takazlı Köyü’nde doğdu.

İlk, orta, lise öğrenimini, öğretmen olan babasının görev yaptığı Bursa, İstanbul, Trabzon ve Muş illerinde tamamladı. Her zaman başarılı bir öğrenciydi. Pek çok spor dalında başarılı çalışmaları oldu.

Üniversite öğreniminin ardından devlet memuru olarak, doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye’nin pek çok kentinde görevlerde bulundu. Görev yeri sayısını on yedi olarak vermektedir. Hiçbir iktidarla paralel olmadı, hak etmesine rağmen üst düzey görevler alamadı.
   
Türkçe'yi iyi konuştu ve asla başka bir dil konuşmakla övünmedi. Bunu sömürge ruhunun bir yaptırımı olarak kabul ettiği için de reddetti.
   
2006 yılında çok genç yaşta, kendi isteği ile emekliye ayrılarak kendisini tamamen yazmaya adadı.

Yazarlığa makaleler ve mesleki yazılarla başlamıştır. Siyasi çalışmaları, sloganları, afiş düzenlemeleri ve projeleri ile kişi, kamu-özel kurum ve kuruluşlara katkılarda bulunmuştur. Bir dönem mesleki bir derginin yayın kurulunda görev almış, köşesinde sürekli makaleler yazmıştır. Kuruluşlara yönelik özel çalışmalar yapmış; yazıları, fikirleri ve projeleri ilgililerce değerlendirilmiştir. Pek çok dergi ve kitabın düzenlemesine ve çıkarılmasına katkı sağlamıştır. Tanıtıcı film senaryoları yazmış, bunların hazırlanmasında görev almıştır. İlgi alanını Türk tarihi ve mitolojisi üzerine yoğunlaştıran yazarın kitapları 2004 yılından itibaren yayınlanmaya başlamıştır.

Tarihi romanlarında çok az kurgu kullanmış, kendi tanımı ile "Tarihi roman yazmayı değil, Tarihi romanlaştırmayı" seçmiştir.
Özellikle bilinmeyen, çok az bilinen  ve unutulmuş Türk kahramanlarını yazmayı görev edinmiştir.
Siyasi romanlarında ise yaşadığı dönemi anlatmayı tercih eden yazar bu konuda da objektif olma çabasındadır. Olanlara bir yandan değil de yukarıdan bakma nedeni, yaşananların daha iyi anlaşılmasını sağlamak içindir. Elbette kendi siyasi düşüncesi vardır ve inandıklarını savunmaktan geri durmayacaktır. Zamana, yere ve kişilere hele iktidara göre değişmeyi de takım tutar gibi parti tutmayı da reddetmektedir. Yargılamak, muhalefet etmek ve her dem inandığı gerçekleri savunmak yazarın hedefidir.
Türkçü düşüncenin gelişmesi için büyük çaba harcamak da görevi...

Kitaplarında; Türkçe sözcükleri, özellikle unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş köklü sözcükleri seçmesi ve yaygınlaştırma çabası dikkat çekmektedir. Yazar bunu da kendisine görev edinmiştir. Arapça ve Farsça'dan arınmış, yaşayan Türkçe'yi tercih etmektedir.

2007 Yılı Mustafa Necati Sepetçioğlu Tarihi Roman Yarışması’nda, "Alp Er Tunga” isimli tarihi romanı ile "Birincilik ödülü" kazanan yazarın ayrıca tiyatro, hikaye ve makale yarışmalarında çok sayıda ödülleri bulunmaktadır. Ödüllü eserleri değişik kitaplarda yer almıştır.
   
Mersin'de yaşayan yazar, eserler vermeyi sürdürmektedir. Bugüne kadar kırk iki eseri kitaplaşmıştır.

www.ahmethaldunterzioglu.com
ahterzioglu@gmail.com

YAYINLANAN ESERLERİ

ROMAN
* GÖK TANRI'NIN ÇOCUKLARI
* OĞUZ HAN
* HÜZÜN
* BİZİ FIRTINA VURDU
* ALP ER TUNGA
* GÜLLERİN SOLDUĞU GÜN
* ÇİÇİ HAN
* KOMANDO
* TÜRK KİMMERLER/ KİMMERYA
* BAKAN BEY'İ VURDULAR
* TEOMAN HAN/BÜYÜK HUN DEVLETİ’NİN KURUCUSU
* METE HAN/BÜYÜK HUN HAKANI
* KİOK HAN/METE HAN’IN OĞLU
* HAREM AĞASI
* REİSİM ÇATLI/BOZKURTLARIN KANUNU
* CENGİZ HAN/GÖKMOĞOLLARIN BAŞBUĞU
* TOMRİS HAN/SAKALARIN KADIN HAKANI
* KÜR ŞAD/ AŞİNA CHİE SHİH SHUAİ
* ALAMUT’UN PİRİ/ HASAN SABBAH
* ALP URUNGU
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/DEVLETİN BEKÇİLERİ
* SELÇUK BEY/ BİR DEVLETE AD VEREN ATA
* TUĞRUL VE ÇAĞRI BEY/ DEVLET YOLUNDA
* ALPARSLAN/ ZAFERLER ÇAĞI
* DARAĞACINDA BİR BOZKURT
* PROVOKATÖR
* GÖKTÜRKLER
* MOĞOL
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/ VURGUN
* YALAN KURGUSU
* HUN KARTAL SAVAŞÇISI
* KAHRAMANLAR ÇANAKKALE'DE
* ŞAMAN KIZ
* FIRAT'A DESTAN
* KÖSEM SULTAN
* BOZKURT DESTANI
* SULTAN GENÇ OSMAN
* ÇAKA BEY
* AKSAÇLILAR MECLİSİ/SAVAŞ

HİKÂYE
* SEVDA ÜZERİNE MEMLEKET HİKÂYELERİ

TARİH ARAŞTIRMA 
* HUNLARIN ÇILGIN TARİHİ/ HUNLAR DA ÇILGINDI
* OSMANLI'DA İKTİDAR KAVGALARI VE HANEDAN İÇİ KIYIMLAR
* KAHRAMAN ÇATLI

ÇOCUK TİYATROSU
* KARINCA KARARINCA

(Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Vergi Konulu Çocuk Oyunu Yarışması İkincilik Ödülü)

Ahmet Cevizci

1959 yılında Bursa'da doğdu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu ( 1982). Aynı fakültede "Sokratik Diyaloglarda Yöntem" konulu teziyle yüksek lisansını (1984), "Platon'un Bilgi Teorisi" adlı teziyle de doktorasını (I992) tamamladı. I989-I99I yıllarında Sorbonne Üniversitesinde doktora düzeyinde araştırmalar yaptı. I996 yılında doçent. 200 l'de profesör oldu. Felsefe Ansiklopedisi nin editörlüğünü yürüten Cevizci, halen Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesidir.

Abdullah Ziya Kozanoğlu

Tarihî roman ve piyes yazarı. İstanbul’da doğdu. İlköğre­nimini Nişantaşı İttihad ve Terakkî Mektebi’nde (1919), or­taöğrenimini Gazi Osmanpaşa Ortaokulu ve Kabataş Lisesi’nde yükseköğrenimini Mühendis Mektebi ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarî Bölümü’nde yaptı. Adana Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalıştı. Sonra özel büro açtı. İstanbul’da öldü.

Konularını Türk tarihinden alan, tarihsel romanları ile tanın­dı. Gençlerin ve ortaöğrenim öğrencilerinin severek okudu­ğu bir romancıdır. Romanlarının çoğu filme çekildi. Kozanoğlu piyesler de yazmıştır.

Kitapları
Kızıltuğ - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1927)
Seyyid Battal (1929)
Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
Boz Aygırlı (1929)
Kara Çoban (1929)
Küçük Korsan (1930)
Kurtlar (1935)
Küçük Kahraman (1935)
Gültekin - Abdullah Ziya Kozanoğlu, Orhun Barkı Kahramanı (1936)
Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
Atlı Han - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1942)
Kozanoğlu (1943)
Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
Malkoçoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1943)
Savcı Bey - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1944)
Kolsuz Kahraman (1945)
Battal Gazi (1946)
Türk Korsanları - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1948)
Şeydi Ali Reis (1951)
Dağlar Delisi (1952)
Fâtih Feneri (1952)
Sencivanoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1957)
Hilâl ve Salip (1961)
Algaya’nm Ölümü (1962)
Altın Saçlı Kız (1962)
Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
Kız Kulesi Kahramanı (1962)
Tibet Canavarı (1962)
Ağahan’m Yüzüğü (1963)
Altın Hançer (1963)
Boz kurt’un İntikamı (1963)
Kızıl Kadırga (1963
Arena Kraliçesi (1964)
Sarı Benizli Adam - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1964)
Kubllay Han’ın Gelini (1965)
Hilal ve Haç - Abdullah Ziya Kozanoğlu

Abdülhamid İbn Türk

Tarihte Türk lakabını taşıyan nadir Türk bilim adamlarındandır. Harezmi'nin çağdaşıdır. Cebir konusunda yazmış olduğu kitabın ancak küçük bir bölümü bugün elimizde bulunmaktadır. Burada, özel tipler halinde gruplandırılmış ikinci derece denklemlerinin çözümleri, Harezmi'ninkilerden daha ayrıntılı olarak verilmiştir.

Mesela x² + c = bx denkleminin, diğer denklem tiplerinden farklı olarak iki çözümü olduğunu ayrı ayrı şekillerle göstermiş olduğu halde, Harezmi bir tek şekil kullanmıştır; ayrıca Abdülhamid İbn Türk, c * (b/2)² durumunda çözümün imkansız olacağını da şekil vererek kanıtlamıştır. Bu nedenle İbn Türk'ün açıklamasının Harezmi'ninkinden daha mükemmel olduğu söylenebilir.

İbn Türk'ün söz konusu cebir kitabı, Harezmi'nin ilk cebir kitabı yazarı olma özelliğini şüpheli bir hale getirmektedir, buna rağmen Harezmi'nin cebir tarihindeki etkisi tartışılamaz önemdedir.

Abdülhak Şinasi Hisar

(1888) yılında İstanbul'da doğmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yayımlanmış ilk yazın dergilerinden olan Hazine-i Evrak'ı (1881-1882) çıkaran Mahmut Celâlettin'in oğludur. Tanzimat Edebiyatı'nın iki ünlü şairinin (Şinasi ve Abdülhak Hâmit) adları verilmiştir. Daha küçük yaşlarda bir Fransız mürebbiyeden Fransızca, komşuları olan Tevfik Fikret'ten de Türkçe dersleri almış, ilkokuldan sonra öğretimini Mekteb-i Sultanî'de (Galatasaray Lisesi'nde) tamamlamıştır (1898-1905). Daha sonra Paris'e giderek Ecole Libre des Sciences Politiques'te okumuştur (1905-1908). Meşrutiyetin ilanından sonra yurda dönmüş, uzun süre özel şirketlerde çalışmıştır (1909-1930). Daha sonra Ankara'ya giderek Balkan Birliği Cemiyeti Umumî Kâtipliği ve Dışişleri Bakanlığı Danışmanlığı görevlerinde bulunmuştur (1931-1948). Son yıllarında İstanbul'da bazı kurumların İdare meclisi üyeliklerinde bulunmuş, İstanbul'da ölmüştür (3 Mayıs1963).

Abdülhak Şinasi Hisar, Cevdet Kudret'in belirttiği üzere Meşrutiyet Döneminin Ahmet Haşim, Refik Halit, Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Yakup Kadri gibi şair ve yazarlarıyla aynı kuşaktan olmasına, çoğuyla okul sıralarından başlayan arkadaşlıklar kurmasına rağmen, yazmaya onlardan çok sonra başlamıştır. Önce Birinci Dünya Savaşı sonlarında bazı dergilerde şiirleriyle görünmüş ( 1918), sürekli olarak yazmaya ise Mütareke döneminde yönelmiştir. Bu dönemde Dergâh (1921), Yarın (1921) dergilerinde şiir ve eleştiri, İleri gibi gazetelerde de eleştiriler yazmıştır. Hisar, Cumhuriyet döneminde de Milliyet, Türk Yurdu gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazmayı sürdürmüş, yazarlar arasında şair ve özellikle eleştirmeci olarak tanınmıştır. Hisar, Varlık dergisinde mensur şiirler, yazın üzerinde denemeler, eski yazarlar ve geçmiş dönem hayatını anlatan anılar yayımlanmıştır (1933-1943). Bir tür hazırlık dönemi sayılabilecek bu yıllardan sonra Abdülhak Şinasi Hisar 1941 yılından itibaren kendi yolunu bulmuş, özgün yapıtlarını peşpeşe vermeye başlamıştır. Hisar, Fahim Bey ve Biz romanıyla CHP Hikâye ve Roman Armağanı'nda üçüncülük almıştır (1942).

Yapıtları
Roman:
Fahim Bey ve Biz (1941)
Çamlıca'daki Eniştemiz (1944)
Ali Nizamî Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952),

Anlatı:
Boğaziçi Mehtapları (1943)
Boğaziçi Yalıları (1954)
Geçmiş Zaman Köşkleri (1956),

Öteki Yapıtları:
Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde (1955-Seçilmiş mısra ve beyit antolojisi)
Geçmiş Zaman Fıkraları (1958)
İstanbul ve Pierre Loti (1958)
Yahya Kemal'e Veda (1959)
Ahmet Haşim, Şiiri ve Hayatı (1963).